1. HABERLER

  2. Naylon Faturayla Büyük Vurgun
BDP'nin Eşbaşkanları İle YENİ DÖNEM

BDP'nin Eşbaşkanları İle YENİ DÖNEM

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 1 Şubat

A+A-
Yeni dönemde Türkiye siyasetinde önemli adımlar atacağını söyleyen BDP'nin yeni eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ile Gülten Kışanak, ""Kürt meselesinin çözümüne adayız. Vizyonumuzu genişletiyoruz. Projelerimizi geliştiriyoruz"" dediler.
Demokratik Toplum Partisi"nin (DTP) kapatılmasının ardından yola devam edilen Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 1 Şubat"ta Olağanüstü Kongresi"ni gerçekleştirdi. Kongrede partinin eşbaşkanlıklarına Diyarbakır Milletvekilleri Selahattin Demirtaş ile Gülten Kışanak seçildi. Partilerinin kapatılması, Kürt siyasetçilerine yasakların getirilmesi ve yoğun operasyonlar sonucu çok sayıda yöneticinin tutuklanması gibi yoğun bir dönemin ardından eşbaşkanlık sorumluluğunu alan Demirtaş ve Kışanak, ANF"nin sorularını yanıtladı.
* Yoğun bir dönem geçirdiniz. Partiniz kapatıldı, siyasi yasaklar getirildi, baskılar yoğunlaştı. Böyle bir dönemin ardından göreve geldiniz, düşüncelerinizi alabilir miyiz?

DEMİRTAŞ: Böyle bir olağanüstü gündem üzerine bizim kongrede yeni göreve gelmiş olmamız, şüphesiz ki bize bu yönlü bir mutluluk doğurmuyor. Tam tersine partimizin kapatılmış olmasından, arkadaşlarımıza getirilen siyasi yasaklardan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Ama bu aynı zamanda bir bayrak yarışıdır da. Bunun da farkındayız. Dolayısıyla bir yandan bu baskılara karşı göğüs gererken, öbür yandan "yaşam ve mücadele devam ediyor" şiarıyla devraldığımız geleneği ve bayrağı onurla taşıma gayreti içerisinde olacağız.

* Emine Ayna"nın yerine getirildiğiniz yönünde görüşler var. Zor bir görev üstlendiniz. Ne düşünüyorsunuz?

KIŞANAK: Bizim partimiz lider odaklı bir parti değildir. Parti olarak çok reddettiğimiz bir yaklaşım. Bunu daha fazla sorumluluk yüklenmek, görev almak, daha çok çalışmak olarak görüyoruz. Bu görevi kabul eden arkadaşlar bir anlamda bütün arkadaşların yükünü taşıyor. Emine arkadaşımızın da uzun bir süre hepimizin bu yükünü taşıdığını, çok önemli bir görevi yerine getirdiğini, hepimiz adına bu çalışmayı yürüttüğünü düşünüyorum. Şimdi böyle bir göreve arkadaşlar beni uygun gördüler. Ben de arkadaşlarıma, halkıma partime layık olmaya ve bu sorumluluğu bütün arkadaşlarım adına onlarla birlikte en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağım.

* Güvercin-şahin" tartışmalarına cevabınız nedir?

KIŞANAK: Partimiz içerisinde görüş ve yaklaşım ayrılığı varmış gibi yansıtmak istediler. Maalesef bu konuda arkadaşlarımızı çok yıpratan bir yaklaşım içerisinde oldular. Biz parti olarak asla böyle bir şeye prim vermedik. DTP ve BDP grubu da bu yaklaşım karşısında her zaman yek vücut olarak durdu. İçimizde bu tür tartışmalar yoktur. Bizim temsiliyet durumunda bulunan arkadaşlarımız partimizin politikalarını yerine getiriyorlar. Daha önceki arkadaşlarla şimdiki arkadaşlar arasında asla böyle bir ayrıma gidilmesini doğru bulmuyoruz. Şiddetle eleştiriyoruz. Bunun aslında çok subjektif niyetlerden kaynaklandığını düşünüyoruz. Öncelikle de biz hep şunu söyledik; bu siyasal gelenekte eski yönetici yeni yönetici yoktur. Bizde herkes görev insanıdır, mücadele insanıdır, sorumluluklara adaydır. Hangi arkadaşımıza hangi görev düşerse bunu yapar. Arkadaşlarımızın bugüne kadar getirdikleri yarattıkları mücadeleyi bundan daha ileriye taşımak için üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz.
'DEĞİŞMEYEN AŞILIR'

* Kongre kamuoyunda "eskinin tekrarı" şeklinde yorumlandı, savcılık yine hemen ardından soruşturma açtı…

DEMİRTAŞ: Basının yaklaşımı bence çok dardır. Bunu kabul etmiyoruz. Fakat biz yeni, bembeyaz bir sayfa açma adına da yola çıkmadık. Bizim siyasi mücadelemiz sayfalarla doludur. O sayfalara sayfalar eklemek istiyoruz. Dolayısıyla biz yeni bir parti, hiçbir alt yapımız geleneğimiz yokmuş gibi, ideolojik bir yapılanmamız yokmuş gibi davranamayız. İlkelerimiz var bir defa. Bu ilkeler partiler kapatılsa da, parti mücadelesi sürse de sürmese de toplumun, halkın ilkeleridir. Bunun arkasında dururuz. Ama bunun ötesinde yaşam çok dinamiktir ve "değişmeyen aşılır" anlayışı da partimizin ilkelerinden birisidir. Dolayısıyla biz hem kendi içerimizde sürekli bir değişimi, kendimizi özeleştiriye tabi tutarak gelişmeyi yaşıyoruz. Ve Türkiye toplumuna, temsil ettiğimiz kitlelere ve sorunlarının çözümüne aday olduğumuz halka yönelik sorumluluğumuzun gereği de elbet teki kendi vizyonumuzu da genişletiyoruz. Projelerimizi de geliştiriyoruz. Bu anlamda BDP, kongresinde önceki geleneklerden devraldığı mirası da dikkate alarak, hedeflerini büyüttü ve bütün sorun alanlarına ilişkin program ve projeyi hayata geçirme kararlığıyla kongreyi gerçekleştirdik.
Merkez medya bunu görmüyor olabilir ama bizce BDP 20 yıllık deneyimin bir sonucu olarak büyümüş, gerçekten de artık kendi ayakları üzerinde duran çok iddialı, değişimi, dönüşümü bir öncü hareketi olarak üstlenmeye kararlı bir partidir. Bazıları bunu şuanda görmüyor olabilir ama herhalde bizi yakından takip edenler çok daha iyi hissediyorlardır, "gümbür gümbür BDP geliyor" diye. Bazıları da korkuyor olabilir belki bundan dolayı görmezden geliyorlar. Ama bizce biz pozitif anlamda gelişiyoruz, değişiyoruz ve büyüyerek bunu yapıyoruz.
ÖCALAN"IN ÇAĞRILARINDAN DEVLET DE PAY ÇIKARMALI

* PKK lideri Abdullah Öcalan BDP"ye, "benim üzerimden siyaset yapmayın" ve "PKK"nin sözcülüğünü yapmasınlar" dedi. Kamuoyunda bu sözler"Öcalan da aynısını söyledi" şeklinde yankı buldu. Siz neler söyleyeceksiniz bu konuda?

DEMİRTAŞ: Sayın Öcalan"ın değerlendirmeleriyle Türkiye"de bazı çevrelerin bize yönelik saldırıları arasında bir defa hiçbir benzerlik yok. Sayın Öcalan"ın bu konudaki yaklaşımı bizce demokratik siyasete güç veren ve demokratik siyasetin önünü açan, gerçekten de çözümü demokratik siyasetin sırtına yükleyen önemli bir belirlemedir. İlk defa yaptığı bir tespit de değildir aslında. Sayın Öcalan"ı uzun yıllardan beri takip ediyoruz. İmralı sürecinde geliştirmiş olduğu çözüm önerileri aslında demokratik siyasetin önemine ilişkindir ağırlıklı olarak. Fakat sadece BDP ile ilgili değil Türkiye"deki diğer demokrasi güçleri de, diğer partiler de aslında demokratik siyaseti yeterince işletemediler. Sayın Öcalan"ın bu konudaki tespitleri Türkiye"deki temel sorunların demokrasi anlayışı içerisinde ve siyasetle çözülebileceğine yapılmış önemli bir işaret olarak çok anlamlıdır.
Türkiye"de Sayın Öcalan"la ilgili yaratılmış imaj ve psikolojik savaşın yarattığı bir dezenformasyon var. Sanki Sayın Öcalan Kürt sorunun çözümü önünde bir engelmiş gibi, kendisi istemiyormuş gibi bir imaj yaratılmak isteniyor. Bu son açıklamalarıyla aslında bu konudaki net tavrını ortaya koymuş oldu ve belki de psikolojik savaşın argümanlarını elinden aldı. Bize de, demokratik siyaset yapanlara da büyük bir destek ve güç verdi diye düşünüyoruz. Biz geçmiş dönemlerde de bir siyasal irade olarak parti olarak kendi ayakları üzerinde duran bir harekettik. Ama bu dönemde BDP ile birlikte şüphesiz ki kendi programını parti programını hayata geçirme konusunda daha iradeli bir duruş sergileme fırsatını yarattı bize. Biz de bunu değerlendirecek ve demokratik siyasete bir karakter, bir ruh bir heyecan katacak bir sürece girdik diye düşünüyoruz. Sadece bizimle ilgili değildir bu değerlendirmeler. Devletin de hükümetin de aslında bu değerlendirmeleri, çağrıları doğru anlaması ve anlam biçmesi gerekir diye düşünüyoruz. Demokratik siyasete devletin de bir değer ve anlam biçmesiyle ancak bu çağrılar karşılığını bulabilir ve siyasi operasyonları yapan siyasi kadrolarımızı tutuklayan devlet de bu çağrılardan kendi payına düşeni alır ve demokratik siyasete şans tanır diye umut ediyoruz.
'ÇAĞRILARIMIZ MEŞRUDUR'

* Kongre konuşmanız "sivil itaatsizlik çağrısında ve askerden soğutma" şeklinde yorumlandı…

DEMİRTAŞ: Bazıları onu öne çıkardılar. Fakat konuşmamda "çocuklarınızı askere göndermeyin" çağrısından çok, madem çocuklarınızı gönderiyorsunuz, hesabınızı sorun hakkınızı arayın, barış hakkı herkesten önce annelerin babaların hakkıdır mesajı verdik aslında. Çocuklarını askere gönderip göndermeme veya gençlerin askere gidip gitmeme kararı şüphesiz ki kendilerine aittir. Bu tercihte de bulunabilirler, biz buna saygı duyarız. Ama bunun ötesinde madem çocuklarınızı askere gönderiyorsunuz veya madem çocuklarınız askerde en azından askeri şubelerin kapılarına dayanıp barış hakkınızı savunun. Savaşın durmasını isteyin çağrısını yaptık. Bu bizce son derece anlamlı bir çağrıdır. Bunun dışındaki sivil itaatsizlik çağrılarımızın hepsinin de meşru dayanağı vardır. Zaten sivil itaatsizlik meşruiyet üzerine oturur. Hiç kimse "bunlar toplum için faydalı değildir" diyemez. Yaptığımız çağrıların hepsi aslında son derece insani ve meşru çağrılardır. Arkasındayız.

ASİMİLASYONU FİİLEN DURDURMA ÇAĞRISI

* Konuşmanızda anadile geniş yer ayırdınız, çağrılar yaptınız. Bu konuda bir çalışmanız, kampanyanız, projeniz olacak mı?

DEMİRTAŞ: Bizim siyasi geleneğimizin bütün çalışmalarında anadil temel taleplerden biridir. Anadilde eğitim de bu taleplerin en önemlisidir. Yeni dönemde de bu talebi hükümet üzerinde bir basınç olarak dile getirmeyi sürdüreceğiz. Ama bununla yetinmeyeceğiz. Yani toplumun bütün dinamiklerini bütün kesimlerini sadece Kürtlere de değil, herkesi kendi anadiline fiili olarak sahip çıkma, yaşam pratiği içerisinde sahiplenme çağrısı yaptık. Zaman zaman belki bunun öncülüğünü, belki örgütlülüğünü yapacağız. Zaman zaman da sivil tolum örgütlerine, sendikalara, derneklere, halk inisiyatiflerine bu haklarını kullanmaları noktasında çağrılar yapacağız. Biz siyasi öncü olarak aslında bu konuda biraz daha hareketlendirmek istiyoruz toplumu. Halk zaten bu konuda duyarlı. Dolayısıyla bu çağrımız biraz daha derli toplu hakkına, hukukuna fiilen sahip çıkma çağrısıdır. Asimilasyonu fiilen durdurma çağrısıdır. Halk tarafından da anlamlı bulunduğunu düşünüyorum.

"BİZ AÇILIM GÖRMÜYORUZ"

* AKP"nin "açılımı" politikası bitti mi?

KIŞANAK: Dikkat ederseniz kongre konuşmalarımızda açılımla ilgili fazla bir şey söylemek istemedik. Bunun nedeni şuydu, bu hükümet programı olarak kamuoyuna sunuldu. Ve ne yazık ki hükümet programı içerisinde açılım sayılabilecek, bu halkın ihtiyacı olan demokratik beklentileri karşılayan hiçbir adım görülmedi şimdiye kadar. Tam tersine açılım laflarının çokça konuşulduğu bu süreçte Türkiye"deki bu toplumsal muhalefeti bastırmaya yönelik çok yoğun bir baskı süreci gelişti. Özellikle de Kürt demokratik muhalefetini susturmak bastırmak, dağıtmak, örgütlülüğünü ortadan kaldırmaya dönük hiçbir dönem olmadığı gibi yoğun bir baskıyla karşı karşıya kaldık. Biz ortada bir açılım falan görmüyoruz. Varsa bunu kamuoyuna deklare etmek de bunu toplumun farklı kesimleriyle paylaşmak ortaklaştırmak görevi hükümetindir. Kürtlere karşı bir tutum ve hiçbir demokratik hak ve özgürlüğü içermeyen bir tutum var. Bu nedenle bir açılım lafı üzerinden bir tartışmayı yürütmeyi de hiç doğru bulmuyoruz. Çünkü ortada buna dair hiçbir şey yok. "İyi şeyler olacak" denildiği günden, demokratik açılımdan bahsedilip sonra çeşit çeşit ismi değiştirildikten sonra binlerce kişi gözaltına alındı ve bu partinin genel merkez yöneticilerinden il ilçe yöneticilerine, kadın meclisi ile gençlik meclisinden seçilmiş temsilcilerimize kadar neredeyse tümü cezaevine konuldu. Böyle bir durumda açılımdan bahsetmek hiçbir şekilde anlamlı olmayan bir tartışmadır.

* BDP buna karşılık ne yapacak?

KIŞANAK: Bizim görevimiz de buna karşı çıkmak, bunu boşa çıkarmak, bunun karşısında örgütlü tutumumuzu daha güçlü kılmaktır. Biz bununla meşgulüz. Hükümetin bu tutumuyla uğraşmak yerine kendi örgütlü gücümüzü toparlamak, güçlendirmek demokratik muhalefetin mücadelesini yükseltmek bu doğrultuda daha demokratik bir mücadelede başarıya ulaşabileceğimiz araçları bulmak oluşturmakla meşgulüz.

"DEMOKRATİKLEŞME BARIŞI HEDEFLEMELİ"

* Peki hükümetin mevcut yöntemi yerine neler yapılmalı?

KIŞANAK: Demokratik açılım denilen süreç eğer samimiyet içeriyorsa ve bir sonuca varılması isteniyorsa iki şeyi kapsaması gerekiyor; birincisi demokratikleşme programı, ikincisi ise bir barış programı. Hem çözülmeli, hem barış sağlanmalı. Bu ikisi birbirinden koparılmadan, eşgüdüm içerisinde birbirine paralel olarak yürütülmesi gereken programlar. Barışı hedeflemeyen buna dair bir programı bir yaklaşımlı olmayan bir çalışmanın demokratik bir sonuç doğurması da mümkün değil. Temel hak ve özgürlükler önündeki engeller kaldırılmak isteniyorsa, Kürt halkının da temel hak ve özgürlükleri de bu çerçevede karşılanmak isteniyorsa aynı zamanda barışı da öngören bir programla yürütülmesi gerekiyor. Bir demokratikleşme programı mutlaka Kürtlerle barışmayı da hedeflemesi lazım.
ÇATI PARTİSİ

* Çatı partisi tartışmaları BDP ile birlikte yeniden başladı. Bununla birlikte Türkiyelileşmeyi tartışıyorsunuz. Bunu nasıl gerçekleştireceksiniz?

DEMİRTAŞ: Bu konuda daha önceden başlayan bir çalışma var. Daha sonra DBH"ne dönüştü. Önümüzdeki günlerde bu çalışmalar devam edecek. Nasıl bir örgütlenme modeli etrafında birleşeceğimiz ve buluşacağımız belki de yakın bir zamanda netleşecek. Fakat model tartışmasından çok ilkeler bizce çok önemlidir. Yani BDP kendi programını güncelleyerek, Türkiye"nin neredeyse bütün temel sorunlarını siyasal, sosyal kültürel ekonomik sorunlarını programına ve gündemine almış durumda. Dolayısıyla bizim bu çerçevede birlikte yürüyebileceğimiz demokrasi güçleri aslında Türkiye"de ne kadar örgütlenebilecekleri, ne kadar halk desteği alabilecekleri ve halka ne kadar bu demokrasi hareketini taşıyabilecekleri konusunda bir tartışma yürütmelidirler. Biz bu çerçevede şüphesiz destek ve güç veririz . Bütün Türkiyeli demokratların öncelikle kendini sorumlu kabul etmesi, sorumlu addetmesi gerekiyor. İlkeler ve programlar düzeyinde bir asgari uzlaşma sağlaması gerekiyor. Bu bir parti çatısı altında mı olur, platformu olur, cephe mi olur şüphesiz bunlar bir yere kadar anlamlıdır. Fakat tartışmanın aylardan bu yana belki de yıllardan bu yana burada kilitlenmiş olması bizce doğru değil rahatsız edecidir hatta. Bunun dışında ilkeler programlar düzeyinde bir anlaşma sağlanırsa, ki sağlanması da çok kolaydır, hızla bence örgütlenme aşamasına geçilebilir. BDP bu konuda biraz daha hızlandırıcı bir rol oynayacaktır.

* PM"deki yeni isimler bunun işareti midir?

DEMİRTAŞ: Biz PM"mizde değişik çevrelerin gelip görev almasını şüphesiz ki çok anlamlı çok önemli buluyoruz. Fakat projenin kendisi bundan ibaret değildir. Yani çok sayıda bizim partimiz dışında kalan demokrasi gücü var. Bu güçlerle bir yerde bizim partimizin buluşması lazım. Partimiz bu sürece destek ve güç verir. Biz biraz daha farklı çevrelerden arkadaşlarla birlikte PM"de çalışıyor olmaktan dolayı "artık Türkiyelileştik bu yeterlidir" demeyeceğiz.
'ÇALIŞMALARIMIZ GÖRÜLMEDİ'

* Kürt siyasal hareketine Türkiyelileşme konusunda bir çok eleştiri yapılıyor. Örneğin "emekçilerin, yoksulların, farklı kesimlerin sorunlarını ele almıyor" gibi. Yeni dönemde neler yapacaksınız?

DEMİRTAŞ: DTP"nin iki buçuk yıllık meclis faaliyetlerini çıkardığımızda orada gördük ki aslında ülkenin bütün sorunlarıyla ilgilenmişiz. Kürt sorunu özelinde yaptığımız çalışmalar tüm çalışmalarımızın belki de yüzde 10-15"ine tekabül ediyor. Geri kalan çalışmaların tümü aslında Türkiye"nin tamamını ilgilendiren sosyal, kültürel, ekonomik çalışmalardır. Fakat bunları çok görünür kılmadık. Dolayısıyla yeni dönemde BDP ile birlikte bu çalışmaları hem çeşitlendirmek, güçlendirmek, hem de biraz daha görünür kılmak gerekecek. Merkez medyanın da bize şöyle bir yaklaşımı var; biz işsizlik konusunda Meclis"te on tane konuşma yapsak bir tek gündem oluşmuyor. Kürt sorunuyla ilgili bir tek cümle söylediğimizde bu gündem oluşturuyor ve negatif bir yaklaşımla gündem oluşturuyor. Dolayısıyla merkez medyanın bu yaklaşımını da kıracak bir yöntem ve üslupla belki Türkiye"nin bütün sorunlarının aslında bizim programımızda var olduğunu ve gündeme taşıdığımızı anlatmamız gerekir. Bu konuda çok sayıda çalışma ile birlikte çözüm modelimiz de var. Biz sadece Hakkari"nin, Şırnak"ın sorunlarıyla ilgilenmiyoruz. Biz İstanbul"a, Trabzon"a, Antalya"ya ilişkin de çalışmalar yaptık. BDP bunları daha fazla gündeme taşıma şansına sahiptir. Bu şansı da iyi kullanabileceğimizi düşünüyorum.

MECLİSTEKİ YUMRUKLAŞMA

* Son olarak Meclis"te yaşanan yumruklaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

KIŞANAK: Biraz kaynağını Türkiye"de siyaset yapma yönteminden alıyor. Farklı yapılara sahip partilerin aslında siyaset yöntemi konusunda ne kadar ortak olduklarını da görüyoruz. MHP"nin, CHP"nin ve AKP"nin aslında siyaset yapma yöntemleri birbirine çok benziyor, ortaklaşıyor. Bu yaklaşımla siyaset yapılamaz. Karşıdakini hiçleştirme, hiçbir şekilde dinlememe ve kale almama yaklaşımı var. Bu olduğu zaman bütün yolları kapatmış olursun. Türkiye"de ne yazık ki siyaset birimi böyle bir şekillenme üzerine oturmuş. Ve herkes kendi varlığını bu yöntemle devam ettirebileceğine inanıyor. Bu bir çözümsüzlük siyasetidir. Artık toplumun bundan bıktığını düşünüyorum. Toplumun bu yaratılan gerilimler ve çatışmalar içerisinde ehven-i şeri tercih etmek zorunda mahkum edilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını toplumun da bundan bıktığını düşünüyorum. Türkiye"deki siyaset kurumunda ciddi problemler var. Sorunların çözülmemesinde de bunun çok etkili olduğunu söyleyebiliriz.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.