1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Büfe Faresi Yakalandı
Öcalan: KCK Sistemi Devreye GİRER

Öcalan: KCK Sistemi Devreye GİRER

Cuma günü avukatlarıyla görüşen PKK Lideri Abdullah Öcalan, AKP'ye yönelik sert eleştirilerde bulundu.

A+A-

Cuma günü avukatlarıyla görüşen PKK Lideri Abdullah Öcalan, AKP'ye yönelik sert eleştirilerde bulundu.

Kürtlerin taleplerinin Anayasal güvenceye alınmaması durumunda KCK sisteminin devreye gireceğine işaret eden Öcalan, "Ben 13 yıldır sorunun çözümü için elimden geleni yaptım, yazılması gereken her şeyi yazdım, sunulması gerekenleri, yol haritasını sundum. AKP'ye karşı da 2002'den beri çok sabırlı oldum. Ama AKP bugüne kadar sorunu çözmedi. Kürtlerin statülerine dönük bir gelişme sağlanmazsa, Kürtlerin hakları anayasal güvenceye alınmazsa, artık Kürtlerle ilgili tamamen KCK sistemi devreye girer. Şunu herkes bilsin, ben sağ olduğum, yaşadığım sürece hiç kimse, Kürtlerin onuruyla oynayamaz" dedi.

Cuma günü avukatları ile haftalık olağan görüşmesini gerçekleştiren PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın güncel siyasete, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle kadınlara ilişkin ve hükümete yönelik değerlendirmeleri Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) yayınlandı. ANF'nin haberine göre Öcalan, son dönemlerde aleyhine yapılan konuşmalara dikkat çekerek, "Son birkaç gündür de yazarları tehdit ettiğim şeklinde tartışmalar yapılıyor. Televizyonlarda bir haftadır aleyhimde konuşuyorlar. Yok 'Öcalan ölümle tehdit etti' diyorlar. Benim öyle kimseyi ölümle falan tehdit etme durumum yok. Burada öyle bir söz de sarfetmedim. Bize ihanet eden Osman-Botanları falan bile ölümle tehdit etmediğimiz biliniyor. Açıkça söylüyorum, bizim öyle kimseyi ölümle tehdit ettiğimiz yok" dedi.

'Hukuk kırımı yapılıyor'

1933-1994'ün benzeri bir sürecin devreye konulduğunu ve Kürtlere karşı hukuk kırımı yapıldığını belirten Öcalan şunları söyledi: "Çiller döneminde etrafında 1993-94'te Çiller'in Kürtlere dönük kirli politikalarına alet olan Kürt sözcüleri vardı. Bir de bu dönemde Erdoğan'ın etrafında böyle 200 tane danışmanı var. Şimdi de sürekli bize karşı açıklama yapıyorlar. Her dönemde böyle tipler vardır. Çiller'in özel savaş örgütünü çözdük, Başbakan'ın da özel savaş örgütü var onu da çözmeye çalışıyoruz. Hukuk kullanılıyor. Çiller dönemi, 93-95'lerde yaptığını AKP de hukukla yapıyor. KCK'den 2000 tutuklu var, bunlara en ağır cezalar isteniyor, ağırlaştırılmış müebbede varıncaya kadar cezalar isteniyor. Bunlar öyle silahlı da değiller, silahla alakaları da olmamıştır, tamamen demokratik siyaset yaptıkları halde tutuklanıyorlar. Bunları tutukluyorsun Burkay'ın ise 35 yıllık cezasını bir gecede kaldırıyorsun, beraat veriyorsun. Bunları anlamak lazım. Tutuklamalarla yapıyor. Tutuklamalar da halen devam ediyor. Kürtlere karşı hukuk kırımı yapılıyor. Daha bu sabah yine Hakkari'de gözaltına alınanlar olmuş. Devlet-hükümet bu kişileri bize karşı kullanmaya çalışıyor. KCK tutuklularının bir kelime bile Kürtçe konuşmalarına izin vermiyorsun ama Kemal Burkay'a devletin resmi kanalı TRT'de Kürtçe konuşturuyorsun. Bu da devletle ilişkilerini ortaya koyan en büyük belgedir. Bu aydınlar hep bizi eleştiriyorlar, bunları niye görmüyor, devleti-hükümeti neden eleştirmiyorlar."

'Ben yaşadığım sürece kimse Kürtlerin onuru ile oynayamaz'

Kürtlerin ve diğer kesimlerin taleplerinin anayasal güvenceye alınması gerektiğini vurgu yapan Öcalan, 1920'lere vurgu yaptı. "Şunu herkes bilsin, ben sağ olduğum, yaşadığım sürece hiç kimse, Kürtlerin onuruyla oynayamaz. Bu böyle bilinsin" diyen Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: "Demokratik ulus çerçevesinde ittifak yapılabilir. Bu sadece seçim ya da ittifak değil, tarihi bir durumdur. 1920'lerde yapılamayan bir durumdur. 1920'lerde iki blok var. Birincisi Müdafaa-i Hukuk olarak da bilinen ulusalcı blok. İkincisi Terakkiperver-Liberal blok. Üçüncüsü de Mustafa Suphilerin de içinde olduğu; Kürtler, azınlıklar, emekçiler bloğu. Üçüncü blok, yani Kürtler, dini azınlıklar, emekçiler ve ezilenler anayasanın dışında bırakılmışlardır. Biz, 1920'de tamamlanmasına izin verilmeyen süreci kaldığı yerden ele alıyoruz. İttihat Terakkiden gelen ulusalcı-milliyetçi cepheyi bugün CHP ve MHP temsil ediyor. İkinci bloğu günümüzde AKP temsil ediyor Ilımlı İslam adı altında. Üçüncü blok Kürtler, dini azınlıklar, emekçiler ve ezilenler anayasanın dışında bırakılmışlardır. Bizim yapmak istediğimiz bu anayasa dışı bırakılan Üçüncü Bloğu anayasal güvenceye almaktır. Çözümü Demokratik anayasal çözümdür. Biz dini azınlıkların varlığını da anayasal güvenceye bağlamak istiyoruz. 1920'lerde Mustafa Suphilerin boğdurulmasıyla başlayarak gelişen süreçle Üçüncü Bloğun anayasaya girmesi engellenmiştir. Üçüncü blok, bizim bugün savunduğumuz demokratik ulus bloğudur. Kürtler, farklılıklar, dini azınlıklar, emekçiler ve ezilenleri kapsıyor. Benim buradaki görüşmelerimin özünde bu Üçüncü Bloğun da anayasada yer alması vardır."

'Cumhuriyetin dışladığı herkesin partisiyiz'

Önerdiği ''demokratik ulus bloğu''nun sadece Kürtleri kapsamadığına işaret eden Öcalan, "Demokratik Ulus Bloğunun sadece Kürtlerden oluşmadığı anlaşılsın. BDP medyada bilinçli olarak MHP'nin karşısında milliyetçi bir parti gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu anlayış kırılsın istiyoruz. Biz cumhuriyetten dışlanan her kesimin, herkesin partisiyiz. Biz milliyetçi değiliz. Biz demokrat sosyalistiz. Cumhuriyetten dışlanan ne kadar azınlık varsa, farklı kesimler varsa, emekçiler, ezilmişler varsa hepsinin partisiyiz. Demokratik Ulus çerçevesinde Süryaniler, Ermeniler de temsil edilmelidir" diye konuştu.

'Anayasal güvence olmazsa KCK devreye girer'

Öcalan daha önce işaret ettiği Mart ayına ilişkin değerlendirmeleri önümüzdeki haftalarda yapacağını belirtti. Kürtlerin statüsünün anayasal güvenceye alınmaması durumunda KCK sisteminin devreye gireceğini kaydeden Öcalan, "Eğer olumlu bir gelişme olursa, seçime kadar mevcut eylemsizlik durumu devam eder. Olumlu bir gelişme olmazsa 'artık yokum derim' aradan çekilirim. Ben bugüne kadar da büyük bir savaşın önüne geçtim, durdurdum. Kürtlerin statülerine dönük bir gelişme sağlanmazsa, Kürtlerin hakları anayasal güvenceye alınmazsa, artık Kürtlerle ilgili tamamen KCK sistemi devreye girer. Bundan sonra varlığını koruma ve özgürlüklerini sağlama mücadelesi olur. Kürtlerin durumuyla ilgili tüm boyutları hayata geçirir. Bunlar yedi boyuttur; sosyal, siyasi (demokratik özerklik), kültürel, hukuki, ekonomik, diplomatik ve demokratik öz savunma boyutlarıdır. Eğitim, sağlık da sosyal boyuta girer. KCK bugüne kadar siyasi boyuta ağırlık verdi. Bundan sonra bu yedi boyutu birlikte ele alır. Zaten Murat Karayılan'ın açıklaması da o yönde, topyekün direniş geliştireceklerini belirtiyor. Benim sağlık durumum artık daha fazla bu işi yürütmeme uygun değil zaten. Bir gelişme olmazsa, siyasi-ideolojik yönleriyle de artık yürütemem. Ben 13 yıldır sorunun çözümü için elimden geleni yaptım, yazılması gereken her şeyi yazdım, sunulması gerekenleri, yol haritasını sundum. Bugüne kadar sınırlandırılmış bir savaş vardı, bunun önüne de bugüne kadar geçtim. AKP'ye karşı da 2002'den beri çok sabırlı oldum. Ama AKP bugüne kadar sorunu çözmedi" şeklinde konuştu.

'Ataerkil sisteme karşı durun'

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün geride kaldığı bu günlerde kadınlarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Öcalan, ataerkil toplum yapısına karşı mücadele edilmesini istedi. "Kadın-erkek ilişkisi güdüsel temelde gelişiyorsa bu çok tehlikelidir, felsefi olarak hiçbir yere götürmez insanı. Ben böyle bir ilişkiden hep korktum" diyen Öcalan, belediyelerin kadınların toplumsal yaşamda gelişim konusunda öncülük yapmasını istedi. Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: "Sıkışmış, zor durumda olan kadınlar için belediyeler kadın evleri yapabilir, belediye onları korumaya dönük projeler geliştirebilir. İşte belediyenin koruma evleri, ya da yeni kurumlar, oraya getirecek, onları eğitecek, bilinçlendirecek. Yoksa erkek egemene kaçış, bir egemenlikten diğerine kaçıştır, özgürlük değildir. Biliniyor, kadın Kürtçe'de jın diye ifade ediliyor. Jın, jin kelimesinden geliyor, anlamı hayattır. Kadınla rezonansa girmek lazım. Bu evlilik olayında öyle şeklin, biçimin bir önemi yok. Bir rezonans -fizik ve kimya bilim dallarına ait bir kavram. Daha çok iki kuvvet arasında bir dengeyi ifade eder- vardır, eşler arasında asıl olan onun yakalanmasıdır. Bu öyle çok fiziksel güzellikle ilgili bir şey değildir. Ruhta bir rezonansın yakalanmasıdır. Fiziki olarak en güzel kadının bile, anlamlı, özgürlükçü bir birliktelik yaşamadığı zaman güzelliği bir kerede kaybolup gider. Burada önemli olan kadının ruh güzelliğini de ortaya çıkarabilecek, kadına yönelik bütünsel bir yaklaşımın ortaya çıkarılmasıdır. Kadına dönük böyle bütünlüklü, anlamlı, ruh güzelliğini de ortaya çıkarabilecek bir yaklaşım olursa o zaman kadın erkek ilişkisi asıl anlamına kavuşur ve jin yani hayat anlam kazanır. Bilinç düzeyleri henüz bunları yeterince anlamaya yetmeyebilir. Bu konuda Kadın hareketi de bunlara öncülük yapmalıdır."

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.