1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Gökyüzünde Korku Anı.. Hindistan'dan Almanya'ya Giden Uçakta Bomba İhbarı!
EMEP,  'Adalet' Yürüyüşü Sahiplenilmeli

EMEP, 'Adalet' Yürüyüşü Sahiplenilmeli

Adalet Yürüyüşü’ne destek veren EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, “Demokrasiyi yürüyüşlerle bedel ödeyerek kazandık. Haklarımızı almak için ortak mücadele zorunlu” diyor.

A+A-

Adalet Yürüyüşü’ne Emek Partisi (EMEP) de destek verdi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yürüyen EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Artı Gerçek’e, eyleme katılma nedenlerini anlattı:

YÜRÜYÜŞ GENİŞ KESİMLERCE SAHİPLENİLMELİ

EMEP, Adalet Yürüyüşü’ne nasıl bakıyor? Neden sahiplenmeye karar verdi?

Bu yürüyüşün talepleri esas olarak geniş bir kesimin de talepleriydi ülkemizde. Halkın beklentisini ve sorunlarını dikkate alarak, özellikle adalet ve demokrasi talebinin önemli olduğunu düşündük. Ülkenin ve halkın ihtiyaçları için de bu yürüyüşün adalet ve demokrasi talepleriyle sahiplenilmesi gerektiğini düşündük. Bu yüzden bu yürüyüşteyiz. Yürüyüşün ilk gününde de katıldık. Bugün bir günlük dayanışma maksadıyla katılımımız gerçekleşti ama esas olarak bizim burayla dayanışmaktan çok geniş kesimler tarafından sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞLERLE BEDEL ÖDEYEREK KAZANILIR

Bu yürüyüş nereye gidecek. Sizce bu yürüyüş nasıl sonuçlanacak?

Ülkede adaletten demokrasiden bahsedemiyoruz. AKP Genel Başkanının söylediği şey yasa hükmünde Verdiği her talimat yargı kararı olarak hayata geçiyor. Ülkenin siyasi düzenine baktığımızda ihraçlar, grev yasakları, basın özgürlüğüne yönelik engeller, örgütlenme hakkına yönelik engeller, muhalefete ilişkin baskıları bütün olarak düşündüğümüzde; bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var. İhtiyacı ortaya koymak gerekiyor ama bunun için de mücadele etmek gerekiyor. Hükümet şimdi sürekli sokağı terörize ediyor. Her sokağa çıkanı terörize ederek, onun meşruiyetini halk gözünde azaltmaya çalışıyor. Ama biz mücadele ile hak ve özgürlüklerin elde edileceğini söylüyoruz. Çünkü bu ülkenin siyasi tarihi öyle. İşçiler grev hakkını grev yaparak kazandılar. Demokrasiyi yürüyüşlerle bedel ödeyerek kazandık. Bugün de durum değişik değil. AKP iktidarı da bundan azade olmayacaktır. Biz demokratik teamüller çerçevesinde bu Hükümetin gasp etmeye çalıştığı haklarımızı yeniden kazanmak ama mevcut haklarımızı genişletmek bakımından da mücadelenin kaçınılmaz olduğunu, ortak mücadelenin zorunlu olduğunu düşünüyoruz.

Burada hem CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile hem de CHP milletvekilleri ile görüştünüz. Ne oldu bu görüşmelerde. Neler konuştunuz?

Dayanışmanın çok önemli olduğunu hepsi tek tek ifade ettiler. EMEP, bu yürüyüşe destek veriyorsa hem demokrasi ve barış talebi; hem işçi sınıfının ekonomik sosyal talepleri, hem de siyasal özgürlükleri kapsayıcı bir hak ve özgürlükler talepleriyle bu yürüyüşe destek veriyor. Dolayısıyla biz bütün kadrolardan olumlu mesajlar aldık.

BU YÜRÜYÜŞ TUTUKLU HDP’LİLERİ DE KAPSIYOR

CHP içerisinde de özellikle dokunulmazlıkların kaldırılmasında evet oyu verilmesine ilişkin kendileri de içeride bir tartışma yürütüyor ama bugün merkeze eleştiriyi değil ortak mücadeleyi ve talepleri gündeme almak gerekiyor. Sonuçta buranın taleplerini kendileri de ifade ediyor. Bu talepler sadece CHP’nin talepleri değil. Tutuklu HDP’lileri de tutuklu gazetecileri de ihraç edilen kamu emekçilerini de esas olarak engellenen bütün hak ve özgürlükleri kapsayan bir yürüyüş. Bunu da genişletmenin yolu her birimizin bu talepleri sahiplenmesinden geçiyor.

HER EYLEM KENDİ DİNAMİKLERİNİ TAŞIR

‘İkinci Gezi olur mu’ tartışması gerçekleşti. Bu yürüyüşnereye evrilir?

Şöyle bir yanılgı var. Hemen kitlesel bir şey olduğunda bir Gezi çıkar mı? Toplumsal mücadeleler tarihinde böyle bir şey yok. Her eylemi kendi konjoktüründe kendi dinamikleriyle değerlendirmek gerekir. Gezi gerçekleştiği dönemde önemli bir halk hareketiydi ama o dönemin özellikleriyle gerçekleşti. Bugün bunlar gezinin gerçekleştiği koşullar değil. Bugün başka bir konjoktur yaşanıyor. Hükümetin devletin bütün kadrolarına hakim olması, 15 Temmuz’u bir lütuf bilip demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlama bütün bu yönelimlerin içinde bir siyasal konjoktürde yaşıyoruz. Dolayısıyla Hükümetin müdahalesi sert, toplumsal mücadele de sert geçiyor.

Ama şöyle şeyler vardır: 12 Eylül karanlığının dağıtılmasında 1986 grevi bir işaret fişeği oldu. Tarihte böyle şeyler olur. Gezi de böyleydi. Kimse Gezi olayı olsun diye böyle bir toplumsal mühendislik fikri ortaya koymadı. Halkın artık ‘bıçak kemiğe dayandı’ derler ya o noktaya gelmişti Hükümetin yasakları, baskıları. Orada Gezi Parkı’nın katledilmesiyle birlikte bir halk hareketi oluştu. Bugün de farklı dinamikler var.

METAL FIRTINASI ESTİREN İŞÇİLER BU YIL HANGİ BORANI ESTİRECEK?

Yarın metal sözleşmeleri olacak. Bu işçilerin burada da Şişecam işçilerinde olduğu gibi grev yasakları olacak. İşçiler iyi koşullarda toplu sözleşmeler imzalamak istiyor. Bu işçilerin geçen yıl metal fırtınası estiren işçilerin bu yıl hangi boranı estireceğinin garantisi yok.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.