1. HABERLER

  2. Vavien'de Yönetmen Taylan Biraderler
Vavien'de Yönetmen Taylan Biraderler

Vavien'de Yönetmen Taylan Biraderler

Sinema tarihi kadar eski bir mesele kardeş yönetmenlik. Türkiye'deki tek kardeş yönetmenler Taylan Biraderler.

A+A-
Sinema tarihi kadar eski bir mesele kardeş yönetmenlik. Türkiye'deki tek kardeş yönetmenler Taylan Biraderler, 12 yıldır birlikte film ve dizi çekiyorlar. Onlar tek başına film çekme hayalini hiç kurmamışlar ve de çift başlılıktan dolayı hiç sorun yaşamamışlar. İlham kaynakları ise Coen Kardeşler.
Kardeş kardeş film çekiyorlar
Sinemayı icat edenlerin (Lumiere Kardeşler) kardeş olduğu düşünülürse aslında kardeş yönetmenlik meselesinin sinema tarihi kadar eski bir mesele olduğu görülür. Ama mesele bu kadar köklü olmasına rağmen gizi tam olarak çözülmüş değil. Dünyanın pek çok coğrafyasında kardeş yönetmenler var ve onlar yeri geldiğinde genel olarak bu durumun normal olduğunu söylüyor. Türkiye'deki kardeş yönetmenlik müessesesinin tek temsilcileri Taylan Biraderler için de durum gayet normal. "Tek başımıza film yönetmeyi hiç düşünmedik ki," diyorlar. Taylan Biraderler, 12 yıldır birlikte yönetmenlik yapıyorlar. Bunca yılın sonunda iki kişi film çekmekten dolayı hiçbir sorun yaşamadıklarını söylüyorlar. İlk filmleri Okul ile Türkiye'de gençlik korku gerilim sinemasının önünü açan, sonrasında sinemamızın en özgün gerilim filmi Küçük Kıyamet'i çeken Taylan Biraderler şimdi bir kara komedi olan Vavien ile seyirci karşısına çıktı. Engin Günaydın'ın senaryosunu yazdığı ve Binnur Kaya, Settar Tanrıöğen ile başrolü paylaştığı filmde Tokat'ın bir kasabasında abisiyle eletrikçilik yapan bir adamın, karısından kurtulma çabası anlatılıyor. Sinemamızdaki sıkıcı, baskıcı, durağan taşra algısını ters yüz eden Vavien, açıkçası sezonun en başarılı Türk filmlerinden. Film vesilesiyle Taylan Biraderler'le kardeş yönetmenlik meselesini konuştuk.
- Bu sinema sevdası nasıl başladı sizde?
- Durul Taylan: 70'li yıllarda sinema en önemli eğlence aracı olduğu için biz ailece sürekli film izliyorduk. Kardeş olarak da yaşlarımız yakın olduğu için sinemayı birlikte keşfettik ve sinema bizde bir tutku oldu. Anne ve babamız da sinemaya meraklıydı. Ki hâlâ meraklılar, İstanbul Film Festivali'ni takip ederler.
- Yağmur Taylan: Benim hatırladığım en net anı Atları da Vururlar filmiyle ilgili. Babamla birlikte izliyoruz filmi, ben 10'um, Durul da sekiz yaşlarında. Filmde uzun bir dans sahnesi var. Biz filmin yönetmeni kim diye merak edince, babam o tür sahnelerin çekimine görüntü yönetmeninin karar verdiğini söylemişti. Biz de, tuhaftır, babama itiraz ettik, bunun yönetmen kararı olduğunu söyledik hatta onunla kavga etttik.
- Durul Taylan: Babam avukattır. Ama bir ara bize yönetmen olmak için sinema okumak, hatta Moskova Film Okulu'na gitmek istediğini söylemişti. İçinde bir ukde kalmış demek.
- Bu şevk sizi nasıl etkiledi?
- D.T: Çocukluktan başlayarak yönetmenlik yapmaya başlayana kadar hayatımızda aslında büyük bir boşluk var. Biz ikimiz de sinemayla ilgisi olmayan ayrı ayrı yollara gittik.
- Y.T: Babam bizim sinema okumamıza pek yanaşmadı. Aslında biraz hayatımızdaki boşluk bu yüzden. Ben psikiyatri okudum, Durul da mühendislik.
- D.T: Benim çocuğum, bizim gibi sinemaya karşı tutkulu olsa 'Bu çocuk sinemayla ilgili bir şey yapacak,' derdim.
- Y.T: Yani sadece izleme değil, sinema üzerine deli gibi de okurduk. Bizim sinemada beğendiğimiz yönetmenler gibi, beğendiğimiz sinema yazarları da vardı. Atilla Dorsay'ı, İbrahim Altınsay'ı okurduk. Çünkü 'Bu filmi ben anlamış mıyım?' gibi bir saplantımız vardı. Mesela, Antonioni'nin filmlerini sıkıla sıkıla izler, sonra da hakkında çıkan bütün yazıları, eleştirileri okur, filmi anlamış mıyız anlamış mıyız ona bakardık.
- Ama, Durul ilk oyunbozanlığı yapıp sinema yazarlığına başladı diye biliyorum.
- D.T: Çünkü ben mühendislik okudum. Yağmur tıp okuyordu. Okulu ilk ben bitirdim ve hayatta ne yapacağım meselesiyle daha önce karşılaştım. İdealist şekilde Antrakt'ta çalışmaya başladım. Mesai arkadaşım Uğur Vardan'dı.
- Y.T: Bir de Zeki (Demirkubuz) ile ev arkadaşıydık. Birlikte film izleyip üzerine konuşuyorduk.
- D.T: Bir akşam Lawrence Kasdan'ın Grand Canyon filmine gitmiştik yine birlikte. Ama ben biraz bunalımdayım. Zeki de 'Sinema yapmak istiyor musun istemiyor musun?' dedi. 'İstiyorum' dedim. Hemen bir telefon etti ve Zeki Ökten'in yönettiği bir Kemal Sunal dizisinde prodüksiyon asistanı olarak işe başladım.
- Sonra da Yağmur mu dahil oldu sürece?
- Y.T: Ben de ihtisası bitirdim, askere gittim. Gelince bir akşam karar aldık. Ben de mesleğimi bırakıp bu işlere girdim. Hedefimiz TV'ye iş yapıp para kazanmak ve sonra da film yapmaktı. Ben 30, Durul 28 yaşındayken Sır Dosyası dizisiyle ilk yönetmenliğimizi yaptık.
- D.T: Biz zaten hayatımızda istediğimiz bir şeyi yapmadan önce hep başka şeyler yapmak zorunda kaldık. Bunun için çok zaman kaybettik.

- Kardeş yönetmenlik fikri nasıl ortaya çıktı?
- Y.T: Bu çok önceden verilmiş bir karardı.
- D.T: Taviani Kardeşler'i biliyorduk ama onlar bizim için bir rol modeli oluşturmadılar.
- Y.T: Yıl 84, Coen'lerin Blood Simple'ını izleyince, kardeş yönetmen olabiliriz dedik.
- D.T: Ama bunun nasıl olacağını bilmiyorduk. Bence hâlâ kimse de bilmiyordur.
- Nasıl oluyor bu kardeş yönetmenlik, bunca yılın sonunda ne diyebilirsiniz?
- D.T: Bana şu an tek başına film çekmek hiçbir şey ifade etmiyor.
- Y.T: Çünkü tek başına film çekmek, hayalini kurmadığımız bir şey. Muhasebecilik bana ne kadar uzaksa, tek başına film çekmek de o kadar uzak. Açıkçası Durul'la birlikte film çekmek yalnız başıma film çekmekten daha zevkli.
- Çalışırken zorluk çıkıyor mu?
- D.T: Başta ekipte, oyuncularda genelde bir kaygı oluşuyor. Ama sonra alışıyorlar. Açıkçası 12 yıldır yönetmenlik yapıyoruz ama şu ana kadar iki kişi olmamızdan kaynaklanan hiçbir sorun yaşamadık. Zaman zaman bazı konularda farklı düşünüyoruz. Çünkü iki ayrı insanız. Ama biz bu farklılığı ortak bir şeye yönlendirme aşamasında hiç sorun yaşamıyoruz.
- Y.T: İki kişi çalıştığımız için başka bir insanla nasıl çalışılır konusunda uzman olduk artık. Dolayısıyla yaptığımız filmlerde, farklı alanlarda da başka insanlarla çalışmayı tercih ediyoruz. Bunun için senaristlerle, kurgucularla, görüntü yönetmenleriyle verimli bir ortaklığımız oluyor. Bir filmin başındaki insan yönetmendir. Zaten bu gerçeği bilip, buna inanıyorsan herkesle çalışabilirsin. Doğru insanlarla çalışmaya karar verme yetin yoksa, onlarla düzgün iletişim kuramıyorsan, onların filme katkı yapmalarına olanak sağlayamıyorsan yönetmen olmak çok zor.
Bu filmde Burhan Altıntop yok!
- Hem Engin Günaydın hem de Binnur Kaya'nın Avrupa Yakası'ndaki rolleri bayağı popüler oldu. Bu bir risk durumu yarattı mı?
- Y.T: Zaten onların bir tercihi var. Onlar oyunculuğu meslek olarak görüyorlar. Bunun için Avrupa Yakası'ndaki rolleri üzerine yatmak gibi bir niyetleri hiç yoktu. Seyirciye hani 'Avrupa Yakası'ndaki başka karakter Vavien'deki başka, biz oyuncuyuz,' demeye getirdiler.
- D.T: Avrupa Yakası'ndaki Burhan Altıntop Tokatlı, Vavien'deki karakterlerimiz de... Karakterler birbirlerini çağrıştırmasınlar diye Engin ve diğer oyuncularla bayağı kafa patlattık. Bunun için, insanların filmde Burhan Altıntop'u izleyeceğiz diye bir beklentisi olmasın.
-Vavien'de nasıl bir süreç yaşandı?
- Y.T: Engin (Günaydın) bize kafasındaki hikâyeyi anlattı. Biz de çok beğendik ve filmi çekeriz dedik. Sonra Engin yazmaya başladı. Yaklaşık bir yıl sürdü yazma aşaması. Bu bir yıl boyunca sürekli ilişki halindeydik. Zaman, sinemada çok önemli bir mesele. Herkese zaman ayırıp bir ilişki kurmanız gerekiyor. O zaman filmi insanlar sahipleniyor ve sonuna kadar yaratıcılıklarını kullanıyorlar.
- Tokat'ın bir kasabasında geçiyor film. Sinemamızda genelde taşraya sofistike bir bakış var. Ama sizin filmde, taşradaki hayatın da eğlenceli olabileceğini görüyoruz.
- D.T: Biz Bursa'da, İnegöl'de büyüdük. Bizim büyüdüğümüz kasaba hayatı biraz filmdeki gibiydi. Kasabaların çok değişik tarafları vardır. İnsanların sırları vardır, bunları birbirlerinden saklamaları bayağı eğlencelidir. Şehir küçük günahların daha ulu orta işlendiği bir yerdir. Kasabada bu günahlar daha gizli işlenir.
- Y.T: Ya cinsel baskıdan ya paradan falan çıkıyor sorunlar. Fark, sorunlar kasaba kuralları içinde çözümleniyor. Kasabalarda dışarıdan görülen o sakin, durgun, sıkıcı gibi duran bir hayatın altında, -ki üzülerek söyleyeyim genelde bu hal sinemamızda işleniyor- kıpır kıpır bir hayat var. Biz de Vavien'de o kıpır kıpır hayatı anlatmaya çalıştık.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.