1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Erciş Belediyesi 5 Mahalle 5 Semt Spor Sahası Yapıyor
Ölüm Orucundaki Mustafa Koçak Hayatını Kaybetti

Ölüm Orucundaki Mustafa Koçak Hayatını Kaybetti

28 yaşındaki Mustafa Koçak, ölüm orucunun 297. Gününde hayatını kaybetti.

A+A-

Mustafa Koçak, adil yargılanma talebi ile başladığı ölüm orucunun 297. gününde bulunduğu İzmir, Şakran 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde hayatını kaybetti.

PolitiKARS’ın ajanslardan derlediği bilgilere göre, tanık ifadelerine dayanılarak “Anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılan Koçak, adil yargılanma hakkı talebiyle ölüm orucuna başlamıştı. Yargılandığı dosya Yargıtay’da. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı cezanın onanmasını istemişti.

ÖLÜM ORUÇLARI DEVAM EDİYOR

Avukatı Ayşegül Çağatay bu sabah yaptığı açıklamada, “Mustafa, işkenceden ve cezadan kurtulmak amacıyla gerçekdışı beyanda bulunan 2 iftiracı tanığın beyanına dayanılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı” dedi:

“Başından sonuna dek işkencelerle, hukuksuzluklarla örülen yargılama neticesinde verilen bu karara karşı 90 gün önce sürdürdüğü açlık grevi direnişini ölüm orucuna çevirmişti.

“Sağlığı hapishane koşullarında kalmasına uygun olmadığı ve 5 gün boyunca zorla müdahale işkencesine maruz bırakıldığı halde Yargıtay tahliyesi hakkında ivedi bir karar vermeyerek dosyayı bekletti. Mustafa’nın gün gün ölüme yürüyüşünü izlediler.

“Mustafa’yı kaybettik fakat bugün hala ölüm oruçları devam ediyor, avukatlar Ebru Timtik 113, Aytaç Ünsal 82; Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek 312, Didem Akman ve Özgür Karakaya 62 gündür ölüm orucunda. Günler korkunç bir hızla ilerliyor, direnişçilerin zamanları daralıyor…”

"ZORLA MÜDAHALE ÇÖZÜM DEĞİL"

Koçak’ın sağlık durumuna dair rapor da hazırlamış olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ölüm haberine dair Twitter’dan şunları yazdı: 

“Ses olamadık, çözümü zorlayamadık, evet! Ancak... Bu topraklarda açlık grevleri yeni değil ama çözüm bunca basitken çözümsüzlük üzerine kurulan acımasız, yok sayan bir siyasi irade ile karşı karşıyayız ne yazık ki!

“Önce onlar bıraksın, düşünürüz” bir çözüm değil, insan yaşamı pazarlık konusu hiç değil! Hele ki yalancı tanıklıklarla binlerce insan bu ülkenin cezaevlerine kapatılmış, yargı bağımsızlığı tümden ortadan kaldırılmışken...

“Zorla müdahale de çözüm değil, hayır! Hatta “zor” fiziksel ve ruhsal iyilik haline olumsuz etkileri ile bu aşamada ölümcül! Artık hepiniz tanıksınız.

““Bıraksınlar” demek de bir çözüm değil ne yazık ki! Seslerini duymamak, özgür iradeleri ile almış oldukları bu canımızı acıtan kararı neden aldıklarını görmezden gelmek demek.

“Adil yargılama, bir konser olsun yapabilmek... Nasıl basit talepler... Bu basit talepleri dahi duymazdan gelen siyasi irade bu ölümlerden sorumludur. Devletlerin onurlu ve insanca yaşam hakkını koruma yükümlülüğü bulunmaktadır, bu yükümlülüğünü ihlal etmiştir.”

mustafa-kocak.jpg

NE OLMUŞTU?

Mustafa Koçak, devam eden soruşturma kapsamında, Savcı Kiraz'ı öldüren Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol'a silah temin etmek suçlamasıyla 4 Nisan 2017 tarihinde tutuklanmıştı.

Koçak'ın tutuklanması yönünde ifade veren gizli tanık, Mustafa Koçak'ın bir konuşma sırasında Kiraz'ı öldüren Şafak Yayla'ya silahı temin ettiğini kendisine bizzat söylediğini iddia etmişti.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, Berkin Elvan'ın öldürülmesinin yanı sıra Lobna Allami, Okan Özçelik, Volkan Kesanbilici, Erdal Sarıkaya, Aydın Aydoğan ve Burak Ünveren'in de aralarında olduğu, Gezi Parkı gösterileri sırasında yaralananlar hakkındaki soruşturma dosyalarını da yürütüyordu.

31 Mayıs 2015 tarihinde DHKP-C'li olduklarını belirtilen ve adliyeye avukat cübbesiyle girdikleri açıklanan Şafak Yayla ile Bahtiyar Doğruyol, Savcı Kiraz'ı makam odasında rehin alarak Berkin Elvan'ın ölümünden sorumlu olanların isimlerinin canlı yayında açıklanmasını istemişti.

Bu talep yerine getirilirse savcı Mehmet Selim Kiraz'a bir şey yapılmayacağını ifade eden eylemciler üç saat mühlet vermişti. Ancak Kiraz'ın öldürülmesiyle sonuçlanan olayda rehineciler de düzenlenen operasyonda ölmüştü.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, "Teröristlerle telefonla iletişim kurulduğu bir anda, rehin alınmış olunan savcının odasından silah sesleri gelmesi üzerine emniyet birimlerimiz odaya operasyon yapmıştır" açıklamasını yapmıştı.

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da altı saate kadar her türlü yöntemin denendiğini ama çabaların karşılık bulmadığını söylemişti.

Mustafa Koçak, 'adil yargılanma talebiyle' tutuklu bulunduğu İzmir Kırıklar 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinden açlık grevine başlamıştı.

***

Mustafa Koçak, gözaltında kaldığı 12 günle ilgili şunları anlatmıştı: “Mecidiyeköy’de sokak ortasından gözaltına alındım, Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüm. Burada önüme bir ifade koydular, ‘Buna uygun olacak şekilde ifadeni ver, çık git. Aksi halde seni tutuklatırız, bir daha gün yüzü göremezsin. Sen bize yardımcı ol, biz de sana yardımcı oluruz, rahat yaşarsın’ dediler.

“Bunu kabul etmediğim için psikolojik ve fiziki işkenceye maruz kaldım. Aralıksız sürdürdükleri kaba dayak yaptıklarının en ‘masumuydu’. Kollarımdan ters kelepçeyle askıya aldılar, üzerimdeki elbiseleri çıkardılar, başıma çuval geçirdiler, onun üzerine de teneke. Onlarca dakika başımda teneke çaldılar. Bana, anneme, babama, ablama etmedik küfür bırakmadılar. Hamile ablama tecavüz etmekle tehdit ettiler. Bu işkenceler 12 gün sürdü, 4 Ekim 2017’de tutuklandım.”

Örgüte silah temin etmekle suçlanan Koçak, Anayasayı ihlal suçundan mahkum edildi. Hakkında mahkemece verilen kararda, suçu işlediği sonucuna “vicdani kanaatle ulaşıldığı” ifade ediliyor.

Dosyada mahkumiyet gerekçesi olarak tanık ve gizli tanık beyanları bulunuyor.

Avukatı Ezgi Çakır, “Silahın üzerinde yapılmış kriminal inceleme, kamera kayıtları ve yine dosyada bulunan telefon kayıtlarında, yani sanıklar hakkında kuşku uyandırabilecek tüm objektif deliller açısından hiçbir aleyhe durum yok. Ne parmak izi ne bir telefon kaydı ne de bir kamera kaydı bulunuyor” açıklamasını yaptı.

Kardeşi Mine Koçak, abisiyle son telefon görüşmeleriyle ilgili şunları söylemişti: “Abim yaklaşık 40 gün önceki zorla müdahaleden sonra yürüyemediğini, vücudunda yanmalar olduğunu, dokunamadığını, bacaklarının şiştiğini, ayaklarının altının su topladığını anlattı. Dişleri dökülüyor, çok zayıfladı 29 kiloya düştü. Canı çok fazla yanıyor, ağrılarından uyuyamıyormuş. Virüse karşı tek önlem eline dezenfektan sürüp maske takmak. Ama dezenfektanı ne ölçüde veriyorlar bilmiyoruz. Cezaevi idaresi önlem aldıklarını söylüyor ama güvenemiyoruz. Gardiyanlar buraya dışarıdan geliyor, virüs taşıyor olabilirler. Bağışıklık sistemini etkileyen bir virüs olduğunu biliyoruz, 29 kilo kalmış abimin bağışıklığı çok düşük virüs kaparsa ölümüne neden olabilir. Kendisi de ‘Çok fazla zamanım yok’ diyor.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.
İlgili Haberler