Panik
PolitiKARS imtiyaz sahibi, mimar Ali İhsan Alınak'ın kaleminden, Türkiye siyasetinin yeni normali ‘panik ruh hali’ninin korkuya dönüşümünün Kürt sorunu, CHP ve yerel siyasete etkileri.
İşte o yazı..
PANİK.. ‘TÜRKİYE SİYASETİ’NİN YENİ NORMALİ!
Kars’tan İstanbul’a Uzanan Kırılma Hattı…
Hayatın olağan akışı bazen öyle ivmelerle altüst olur ki, geriye yalnızca enkaz ve belirsizlik kalır. Türkiye’nin bugünkü gerçekliği, tam da böyle bir çöküşün sahnesi. Plansızlık ve öngörüsüzlükle yürütülen her hamle, toplumsal hüsranı derinleştiriyor. Umut, yerini esarete bırakıyor; ruhlar çöküyor, yarınlara dair inanç erozyona uğruyor.
Sınır kentlerinde bu çöküş yalnızca siyasi değil; ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarıyla yaşanıyor. Tarımın çözülüşü, genç nüfusun göçle erimesi, kültürel üretimin durma noktasına gelişi… Tüm bunlar, merkezdeki politikaların taşradaki yansımalarının acı göstergeleri.
OLAĞAN AKIŞIN YIKIMI
Kabullenmek çoğu zaman bir tercih değil, dayatmadır. Bu dayatma, toplumsal bir boyun eğişi beraberinde getirir.
Türkiye siyasetinde kaygıya dayalı ruh hali artık gizlenmiyor; adeta bir yönetim biçimine dönüşmüş durumda. Korkunun aceleciliğiyle şekillenen bu atmosferde, yanlışlar sadece hata olmaktan çıkıp sistemleşiyor.
Yerel yönetimlerin yetkisizleştirilmesi, kültürel etkinliklerin iptali, sivil toplum kuruluşlarının baskılanması… Bunların tamamı, merkezdeki telaşın taşraya yansıyan biçimleri.
EŞİKTEN GERİYE SAVRULUŞ
Reddetme, inkâr, asimilasyon ve imha üzerine inşa edilmiş, tarihinin en karmaşık sorunu olan Kürt meselesi, demokratikleşme ve birlikte yaşam umuduna yönelirken; bu dönüşümü engellemek isteyenlerin direnci hâlâ belirleyici.
Çok dilli, çok kültürlü kentlerde mesele, yalnızca siyasi değil; gündelik yaşamın, komşuluğun, ortak hafızanın bir parçası. Bastırılmaya çalışılan bu zemin, birlikte yaşamın ritüellerini, dayanışma kültürünü ve ortak gelecek tahayyülünü derinden yaralıyor.
Tüm baskılara rağmen yerelde direncin izleri sürülebiliyor. Yerel gazetecilik, kültürel üretim ve sivil dayanışma ağları bu direncin sessiz ama kararlı taşıyıcıları. Umut, her şeye rağmen varlığını koruyor.
KALELER DÜŞÜYOR
CHP’nin içindeki yapısal sorunlara yıllardır dikkat çekiyorum.
Kars’tan İstanbul’a uzanan bu çözülme, muhalefet cephesinde de kendini gösteriyor. Partideki iç çekişmeler ve öfke halleri artık bıkkınlık yaratıyor. Kılıçdaroğlu sonrası İmamoğlu–Özel ittifakının İstanbul merkezli kazanımları adım adım geriletiliyor. İl ve ilçe teşkilatlarındaki belirsizlik, merkezdeki çatışmanın taşraya nasıl yansıdığını açıkça gösteriyor.
BÖLÜNMÜŞ BİR MUHALEFET
İBB ve diğer belediyelere yönelik operasyonlar, tutuklamalar ve CHP’deki bölünmüş görüntü, gündemin en yakıcı başlıkları. Bu tablo, yalnızca yerel yönetimlere değil; muhalefetin bütününe yönelik sistematik bir müdahale olarak okunmalı.
Muhalefetin güçlü olduğu bölgelerde bile bu müdahaleler, halkın siyasete güvenini aşındırıyor. Yerel temsilciler, merkezdeki çatışmaların gölgesinde işlevsizleşiyor ya da otoriterleşerek güç devşiriyor.
GERİ DÖNÜŞSÜZ BİR SÜRECİN EŞİĞİNDE
İstanbul İl Kongresi’nin iptali ve kayyum atanması, geri dönüşü zor bir süreci hızlandırdı. Parti içindeki “eskiler” ve “yeniler” arasındaki mücadele, para ve güç hesaplarıyla birleşince ortaya acınası bir tablo çıkıyor.
Peki bu tablo, yerel siyasetin yeniden şekillenmesine fırsat mı sunuyor, yoksa daha derin bir sessizlik ve temsilsizlik mi yaratacak? Bu sorunun cevabı yalnızca CHP’nin değil, tüm muhalefet cephesinin ve Türkiye demokrasisinin geleceğini belirleyecek.
DAYANIŞMACI SİYASET
Türkiye siyaseti, Kars’ın soğuk rüzgârlarından İstanbul’un karmaşık koridorlarına uzanan bir kırılma hattında ilerliyor.
Panik artık anlık bir refleks değil; kalıcı bir hâl. Çıkış yolu ise ancak yerelde yeşerecek dürüst, diyalogcu ve dayanışmacı bir siyasetle mümkün olabilir.
7 Eylül 2025
YAZIYA YORUM KAT