Önder Sav ile CHP'nin Son SÜRECİ
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Deniz Baykal'ın istifası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olduğu döneme kadarki gelişmeleri Ege'de Son Söz Gazetesi'ne ayrıntılarıyla anlattı.
A+A-
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Deniz Baykal'ın istifası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olduğu döneme kadarki gelişmeleri Ege'de Son Söz Gazetesi'ne ayrıntılarıyla anlattı. İşte o RÖPORTAJ
Tarih 6 Mayıs 2010
Saat gece yarısını geçiyor.
İnternet ortamına düşen bir kaset, Türkiye Cumhuriyetini kuran Cumhuriyet Halk Partisinin tepesine adeta bomba gibi düşüyor.
Partiyi 1992de yeniden kuran yarım asırlık tecrübe, 18 yıllık Genel Başkan Deniz Baykal, şok kasette, uzun yıllar özel kalem müdürlüğünü yapan, 2007de de Ankara Milletvekili seçilen Nesrin Baytokla birlikte görülüyor.
CHPye düşen kaset bombasının etkisi kamuoyunda çığ gibi büyürken, yapılan montaj, komplo açıklamaları kafi gelmiyordu.
Olayın şokunu üzerinden atamayan partililer, önce liderleri Baykala sahip çıkma içgüdüsü geliştirse de, komplonun, olayın büyüklüğü ortaya çıktıkça durum kontrolden çıkıyor, kaset komplosu CHPnin üzerine karabasan gibi çöküyordu.
Kasetin yayılmasını engellemeye yönelik alınan adli önlemler kar etmezken, üç gün Angora evlerindeki konutuna kapanıp sessizliğe bürünen Baykalın dördüncü gün yaptığı istifa açıklaması da akan kanı durdurmaya yetmiyordu.
Üç günlük suskunluğun ardından 10 Mayısta kameralar önünde, kasete montaj, olaya komplo diyen, suçu AKPnin, Başbakanın üzerine atıp Pensilvanyadaki Fethullah Hocaya selam çakan Baykalın dönebilirim mesajıyla dolu istifası, işleri iyiden iyiye Arap saçına döndürüyor.
AKPnin suskunluğunu bozup ağır belaltı yüklenmelerini bizzat Başbakan Erdoğan ve kurmayları üzerinden geliştirdiği, parti içindeki Baykal muhaliflerinin, sahip çıkma içgüdüsünden kurtulup homurdanmaya başladığı, Baykal'la akrabalık ilişkisi bulunan bir belediye başkanının yönlendirdiği bir grup gencin Deniz Bey'in evinin açlık grevi başlattığı, parti yönetimine ilişkin her gün farklı bir senaryonun konuşulduğu dönemde sahneye çıkan ilginç bir isim, yaşanan kaosa, karmaşaya el koyuyordu.
O isim Baykalın 53 yıllık arkadaşı, dostu, 10 yıllık genel sekreteri, partinin ikinci adamı Önder Savdan başkası değildi.
Kasetli komployla birlikte ağır yara alan dostu, siyaset yoldaşı Baykalın CHPye artık katkısının olmayacağına ilişkin cesur bir karar alan Sav, halkın adayı olarak öne çıkan ancak 2-3 kez aday değilim açıklaması yapan Kemal Kılıçdaroğlunu, iki günde örgütün de adayına dönüştürüyordu.
Siyasi kariyerlerini Baykala borçlu olanların ağırlıkta yer aldığı partinin en üst karar organı MYKdaki 17 arkadaşı tarafından yalnız bırakılan hatta istifaya davet edilen Sav, 50 yıllık siyaset tecrübesini ustalıkla konuşturmaya bu dakikadan itibaren başlıyordu. Tarihi bir riski üstlenip, siyaset sahnesinden silinmeyi göze alarak, süreci tüm ayrıntılarıyla planlıyor, kamuoyunda/halkta olan ancak örgütte hiç olmayan Gandhi Kemali genel başkanlık koltuğuna kendi elleriyle oturtuyordu.
Yarım asırlık yol arkadaşı Baykalla yollarını ayırdığını açıklayacak kadar cesur ve kararlı bir duruş sergileyerek CHPyi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmakla kalmayıp, partinin 40 yıllık iktidar özlemini giderecek sürecin de önüne açan Sav, 6 Mayıstan 22 Mayısa kadar geçen kimi zaman kabus, kimi zaman umut dolu ve risk dolu günlerde yaşadıklarını gün gün, saat saat sadece www.egedesonsoz.coma anlattı.
Dostu, siyaset yoldaşı Baykalı yalnız bırakıp, Gandi Kemali partinin başına geçiren adam olarak, belki de örgütteki gücünü kullanıp bizzat oturacağı Genel Başkanlık koltuğundan feragat eden, bu özverili duruşuyla CHPyi her şeyin üzerinde gördüğünü de kanıtlayan Genel Sekreter Savla her şeyi konuştuk.
Süreci nasıl planladığını, Baykala neden/nasıl yol ayrımına girdiğini, bu önemli kararı hangi koşullarda aldığını, yeni dönemde oluşan parti listelerini, yeni dönemde tasfiye olanların durumunu, önümüzdeki süreçte olacakları
.
Her şeyi ama her şeyi
.
Partinin ikinci adamı kimliği ile örgütün/partinin sigortası olarak nitelenen ve de ketumluğuyla, az konuşmasıyla bilinen Sav, röportaj yapmama kararını bozup sürece ilişkin yaptığı çarpıcı açıklamalarla, kabus dolu karanlık günleri bir bir aydınlattı.
İŞTE GANDİ KEMALİN DOĞUŞ HİKÂYESİ
ÜMİT YALDIZ: 6 Mayıs gecesi
İnternete düşen şok bir kasetle başlayan ve 22 Mayıstaki kurultayla sonuçlanan sürecin başkahramanısınız.
İlk olarak Baykal-Baytok kaseti piyasaya sürüldüğünde neler hissettiğinizde başlayalım isterseniz?
ÖNDER SAV: Kaset olayı çok feci, ayıp bir olaydı. Gerçekten komploydu. Bir ana muhalefet liderine böyle bir komplo düzenlenmesi ayıp. O kaseti sürmek, yaygınlaştırmak, dağıtmak daha büyük ayıptı.
YALDIZ: Baykal iktidarı suçladı, siz ne düşündünüz komploya ilişkin?
SAV: İktidarın parmağı yoktur diyemem. Elbette ki çok geniş bir organizasyondur bu. Basit organizasyonla yapılacak iş değildir çünkü. Tabi o komplo, bütün CHP ailesinde üzüntü, sarsıntı yarattı. Sayın Genel Başkana karşı bir himaye duygusu yarattı.
YALDIZ: Siz ne hissettiniz siz 50 yıllık yol arkadaşı olarak? İlk kaset olayı patlak verince ne hissettiniz?
İSTİFA KARARINI BENİMLE BÖLÜŞMEDİ
SAV: Yani, çok büyük haksızlık diye isyan ettim içimden. Böyle bir rezalet olamaz. Rezalet Deniz Baykalın eyleminden dolayı değil. Bu işten dolayı bir skandaldır dedim. Üzüldük. Ve ondan sonra kasetin artçı depremleri oldu. Ufak, büyük.
Sonunda üç günlük, kendisiyle sanıyorum dertleşme ve hesaplaşmadan sonra Deniz Bey istifa noktasına geldi. İstifasından benim haberim olmadı. Yani benimle bölüşmedi istifa kararını..
YALDIZ: Sizin için sürpriz oldu yani.
İSTİFASINDA DÖNÜŞ KARARLILIĞI VARDI BAYKALIN
SAV: Hayır, hayır
Paylaşmadı. İlk gün biraz ağzının içinde istifa etmesi gibi bir şeyi söyledi gibi hatırlıyorum. Tam da öyle demek istemiyorum. Ben öyle bir şey söylemedim der mahcup olurum.
İstifa ettiği gün, ben onun 53 yıllık dostuyum, arkadaşıyım, genel sekreteriyim. Belki benlen oturup o konuyu konuşsaydı, onu daha büyük, farklı boyutlarda tutabilirdik. Veya istifadan sonraki aşamalar konuşulup, beraber o da değerlendirilebilirdi. Ama istifada bir dönüş kararlılığı vardı.
YALDIZ: Onu hissettiniz yani?
SAV: Daha okuduğu an hissettim. MYKda okuduğu an Deniz Beyin dönüş kararlılığı satırların arasında vardı.
YALDIZ: Evet, sonrasında birçok kişi de onu söyledi, yazıldı, çizildi hatta.
SAV: O gün çok hisseden olmadı, ben anında yakaladım. Yazanlar iki üç gün sonra yazdılar.
DÖNMEMESİ GEREKTİĞİNİ SALI GÜNÜ SÖYLEDİM ASLINDA
Yani istifadan sonra benim Salı günü TBMMde Grubunda yaptığım bir konuşma var.
O konuşmayı dikkatle süzerlerse, o konuşmada ben CHPye bir teşhis koyuyorum. Ve sözümün bir yerinde hatta baş tarafında, Genel Başkan Deniz Baykal, Türkiyenin en sıkıntılı, sorunlu döneminde genel başkanlıktan ayrıldı. Bizi kendi göbeğimizi kesmekle yüz yüze bıraktı. Bundan sonra göbeğimizi biz keseceğiz. Parti kesecek.
Arkadan Deniz Beyle dostluğumuzu arkadaşlığımızı anımsattıktan sonra, Deniz Baykal, Mustafa Kemal gibi, İsmet Paşa gibi, Bülent Ecevit gibi tarihte unutulmazlar arasında yerini almıştır dedim.
Bu ne demek?
YALDIZ: Artık geri dönmesin, orada kalsın mı?
SAV: Evet. Kesinlikle
Gruptan çıktıktan sonra da basını ters köşeye yatırdım.
Kimse Deniz Baykal istifa etti diye avucunu ovuşturmasın dedim. Bu hem AKP ve benzerlerine bir mesajdı, hem de parti örgütüne
Hem Cumhuriyet Halk Partisi, aslan yatağıdır boş kalmaz. CHP yoluna devam eder mesajıydı. Hem de CHP içinde olabilecek bir takım hafifliklere engel olmak amaçlıydı.
BAYKALDAN TEMİNAT FALAN İSTEMEDİM
YALDIZ: Aynı zamanda örgütü de istifa sonrası ne olacak kuşkusundan kurtarmak mı istediniz?
SAV: Evet. Örgüt o gün oh be! CHPde genel sekreter var. Vaziyete hakim görünüyor. Biz yalnız değiliz demiştir. Çünkü örgüt, Deniz Baykalın dönme düşüncesini bilmiyor.
Bu konuşmadan bir saat sonra Deniz Beyin evinde bir araya geldik. Vatan gazetesinden Bilal Çetin bunu yazdı ama bir iki yeri yanlıştı. Yanlışları da düzelttirdim ben ona. Teminat isterim falan demedim.
MUHTEMELEN BENDEN BEKLEMİYORDU BU ÇIKIŞI
Deniz Beyin ısrarla dönmesini isteyen arkadaşlara karşı, Siz böyle yukarıda durduğunuz sürece CHPde başka bir aday çıkmaz. Çıkan adaya hain, komplocu, tertipçi derler.
Siz yokum dediğiniz zaman da parti bir günde aday bulur dedim. Kurduğum cümle budur.
Bu çok yalın, gerçekçi fakat soğuk bir laf
YALDIZ: Belki de Sayın Baykalın sizden beklemediği bir çıkıştı bu?
SAV: Beklemiyordu denebilir. Ben bununla Deniz Beye Gel aday ol diyenlere karşı iki mesaj veriyorum. Bu konuşma 11 Mayıs Salı günü gerçekleşti. Hafta sonuna doğru geliyoruz. Bir grup arkadaşımız (Deniz Beyin eteğine yapışmış arkadaşlarımızın) Deniz Baykalı döndürme çabaları da alabildiğine sürüyor.
O Gençlik Kollarının saçma sapan eylemi mesela
Hiçbir yetkisi olmadığı halde Mehmet Sevigen, il örgütlerine telefon etmeye başladı. Partide fonksiyonu, yetkisi olmayan bir adam
Bir iki ili ve belediye başkanını haşladım. Kim bu Sevigen de onun talimatıyla otobüs kaldırıyorsun? dedim.
Diyor ki il, ilçe örgütlerine, Genç olması şart değil, kimi bulduysanız, doldurun getirin diyor. Maksat kalabalık olsun. (Cumartesi günü yapılan İnadına Baykal mitingini kast ediyor)
İNADINA BAYKAL MİTİNGİ FOS ÇIKTI, BENİ SORUMLU TUTTULAR
Nitekim çok cılız bir kalabalık oldu. 60 bin kişi bekliyorlarmış, bin 500 iki bin kişi ancak vardı. Deniz Beyin yanında da bunu benim engellendiğim söyleniyor. Yani mitingin fos çıkmasından da beni sorumlu tutuyorlar.
Ben de bunu bana aktaranlara, Demek ki çok güçlüymüşüm, 58 bin kişiyi durdurabilmişsem hakikaten güçlüymüşüm diyerek ironi yapıyorum.
Gerçek şudur. Gelecek olan adamı engelleyemezsiniz. Kurultayı önleyebildi mi kimse? İnsanlar isterse gelir. Otobüs tutmaya para pul vermeye gerek yok. İnsanlar isterse kurultayda olduğu gibi bir yolunu bulur, akın akın gelir.
Hep söylerim. Mitinglere otobüs tutmaya, para pul harcamaya gerek yok diye. Çünkü kendisi gelecek. Biz bazen buradan para gönderiyoruz. Aman meydan boş kalmasın diye. Kendimizi aldatıyoruz ya, kendimizi aldatıyoruz.
YOL AYRIMINDA EYLEM SÜRECİ ETKİLİ OLDU
O eylem biraz tuz biber oldu. Üretilen haksız dedikodular beni de yaraladı. Halbuki ben, benden habersiz başlattıkları halde, o eyleme destek bile oldum.
YALDIZ: Salı günü yaptığınız konuşmadan sonra gruplaşma, kamplaşma mı başladı? Hani Deniz Beyin eteğine yapışanlar dediklerinizle sizin aranızda
SAV: Hayır, hayır. Benim ilişkim Deniz Beyle bozulmadı. Salı günkü toplantıdan sonra Çarşamba günü yaptığımız Merkez Yönetim Kurulunda (MYK), arkadaşların bir kısmının Deniz Beye iyilik yapmadıklarını, Deniz Beyin de kimsenin hamiliğine ihtiyacı olmadığını söyledim. Ve Deniz Beye yakınlıkla yalakalığı birbirinden ayırın arkadaşlar dedim. Burada Deniz Beye yalakalık edenler var dedim.
O SAKALLI ALINDI, ZIPLADI AMA BEN KAALE ALMADIM
YALDIZ: Kötülük ediyorsunuz mu demek istediniz?
SAV: Hayır, yalakalık tabirini kullandım. Bundan o sakallı (Savcı Sayanı kast ediyor) alındı. Zıpladı bir şeyler söylemeye çalıştı. Hiç kaale bile almadım.
YOL AYRIMI KARARINI 13 MAYIS GECESİ, EVİMDE VE TEK BAŞIMA ALDIM
Bir gün sonra Perşembe akşamı (13 Mayıs) evde kendi kendime epey tartıştım. Benim bir huyum var. Çok ilginçtir. Kritik süreçlerde, pencereden bakar, dışarıda Önder Savı gözlerim. Önemli kararlar almadan önce sıyrılırım kendimden. Kendimi izlerim. Böyle bir hasletim, özelliğim var. O gün de yine koydum kendimi dışarıya. Ölçtüm, tarttım, biçtim. Sindiremiyorum CHPnin adaysız kurultaya gitmesini
Eli kolu bağlı, Godoyu bekler gibi
Delegeler imzayı verecek, Deniz Baykal oturduğu yerden gelecek.
YALDIZ: Siz yol ayrımına girdiniz ama Deniz Beyi geri getirme çabaları da sürüyor tabii ki
SAV: Evet. Deniz Beye yakın görünmeye çalışan, aslında uzak olan bir takım zavallılar, bu durumu kullanarak, sermaye yaparak Deniz bey nasıl olsa gelecek diyerek işleri yürütüyorlar. İmza topluyorlar, örgütleri arıyorlar. Bana da gelen, giden imzaları soruyorlar falan
ALDIĞIM KARARI KARIMLA BİLE BÖLÜŞMEM
Bana soran örgütlere de verin imzayı diyorum. Verin imzayı ne olacak? Kurultayda verilen imza geçerli çünkü diyorum. Nitekim örgütlerin hepsi imza verdi.
Allah var, imza vermeyelim diyenler de çıktı. Ama ben yok, yok yapmayın verin gerekirse sadece bana gönderin. Bir yerde olmasını istemiyorsanız dedim, ikna ettim
Perşembe gecesi kendimle yaptığım muhasebenin ardından görüşüm netleşti. Ama ben bunu kimseyle bölüşemem. Karımla dahi bölüşemem.
KILIÇDAROĞLU İLE İKİ ÜÇ KEZ GİZLİCE BULUŞTUK
YALDIZ: Peki yol ayrımıyla birlikte Kemal Kılıçdaroğlu ismi de mi Perşembe gecesi mi netleşti?
SAV: Evet. Bir de doğru, yanlış, haklı, haksız. Kamuoyunda bir havası, gücü var. Kamuoyu/halk desteği yadsınamaz bir gerçek. Birkaç kez buluştuk. Kimsenin bilmediği, bilemeyeceği bir yerde
Ve kimse de bilemedi.
Ne o karısına söyledi ne ben söyledim. Bırak ikinci üçüncü kişiyi
Ne kadar ketum kalınırsa o kadar sonuç alınır bu işten diye düşündüğüm için bu değerlendirmeyi rahatlıkla ona da yaptım.
Ve Kemal Bey de buna uydu. (o zaten ağzı sıkı bir siyasetçidir o)
Ve adaylığını açıklama günü, tarihi
Pazar erken olurdu, Salı da geç olurdu.
KEMAL BEYİN AÇIKLAMASINI DOĞRU PLANLADIK
YALDIZ: Salı günü il başkanları toplantısı vardı çünkü. Ve o toplantıdan Baykalın çıkması bekleniyordu.
SAV: Evet. Pazar da erken olurdu çünkü. Pazartesi en uygun gündü adaylık açıklamak için. Zaman da öğleden önce olmalıydı. Basının da alarmda olacağı bir olay çünkü. Kemal Bey belki beraber açıklama yapmamızı isterdi. Ben de Ne kadar sade olursa o kadar iyi olur dedim. Siz açıklamayı yapın, benim de söyleyeceklerim var dedim.
O benim destek vaat edeceğimi biliyor ama ne söyleyeceğimi bilmiyordu.
AÇIKLAMAMDAN ÖNCE BASINI DA YÖNLENDİRDİM
YALDIZ: Tarihi bir destek verdiniz Kılıçdaroğluna ama
SAV: Basın mensupları açıklamadan sonra hurra geldiler, doldular odaya. Engel olmayın basına dedim. Şu koltukta oturduk (eliyle gösteriyor)
Burada basını da yönlendirdim. Siz biraz dışarı çıkın, çıkışta açıklama yapacağım dedim. Kemal Beyle bir özel konuşalım. Kemal Bey bir açıklama yaptı ama, ben de sizin gibi dinledim, kısa bir açıklamaydı, Ben Kemal Beyi dinleyip iyice anlayayım. Bakalım detayında ne var? dedim.
Bunları bir merak aldı mı dışarı çıkarken, Kemal Beyle 15-20 dakika görüştük. Sonra kapıda o açıklamayı yaptım, değerlendirmeyi yaptım. Sanıyorum görmüşsünüzdür.
Sonradan anlıyorum ki medyada da örgütte de kamuoyunda da müthiş bir etki bırakmış o açıklama
Benim o konuşmamın bir bölümünü il başkanları bir gün sonraki toplantıdan sonra açıkladıkları deklarasyonda kullandılar. Biz de Genel Sekreterimiz gibi aklımızı duygumuzun, yüreğimizin önüne koyduk dediler.
YALDIZ: Aynı gün yapılan olağanüstü MYKda kıyameti kopardı bu açıklamalar
ABDDE OLAN GAYE ERBATUR DESTEK İÇİN YATAĞINDAN KALDIRILDI
SAV: Şimdi onu da anlatayım. Bir saat içinde 60 tane milletvekilinin imzalı desteği geldi. Sayın Kılıçdaroğlunu destekliyoruz dediler.
Ben bu imzaların bir bölümü de önceden hazırlattırdım zaten. Grup Başkan Vekili arkadaşlara da destek verin dedim. Dinlediler. Hatta arkadaşlara Bir nabız yoklayın dedim sabahtan
Gaye (Genel Başkan Yardımcısı Gaye Erbaturu kast ederek) Amerikadaydı. Oradan telefonla destek verdi. Gece yatağından kaldırıldı Gaye, saat farkı yüzünden. Ki çok bağlıdır Deniz Baykala
Ama Kılıçdaroğluna evet dedi.
TAM BİR HEDEF SAPTIRMAYDI YAPTIĞIM
YALDIZ: Tabii bir de Kılıçdaroğlu gerçeğini göremeyip, hayır dememek için telefonlarını kapatanlar, destek vermeyenler oldu tabi ki?
SAV: Olabilir, olabilir
Şimdi ne oldu? Kemal 11.30da açıklamasını yaptı. O kadar bir hedef saptırma yaptım ki ben o açıklamadan önce. Bu binadaki basın koordinatörlüğü bile fark edemedi bunu.
Yazılı başvurusu var Sayın Kılıçdaroğlunun elimde. Grup Başkan Vekili imzasıyla
Salon tahsisi istiyor açıklama için. Ben de havale ettim resmi yazıyla ilgili birime.
Ne yapacak salonu diye sordular? Ne bileyim ben. Belki adam aday değilim diyecek, belki adayım diyecek, belki başka bir şey diyecek. Sorar mıyım böyle bir şeyi dedim.
Biliyorum bu birileriyle görüşülecek (Baykalı kast ediyor)
Bana sordular SMS gönderelim mi, bu toplantıya ilişkin diye?
Hayır. Ne münasebet. Kemal kendi olanağı ile yapsın, partinin olanağını niye kullanayım onun için dedim.
Bunlar zannettiler ki biz Kemalle ayrıyız ve ben onu paramparça edeceğim! Tam bir hedef saptırmaydı o.
GÜRSEL TEKİNİN BİLE 5 DAKİKA ÖNCE HABERİ OLDU
Gürsel Tekin ki Kemal Kılıçdaroğlunu elinde tuttuğunu, yönlendirdiğini düşünen bir siyasetçi, basın toplantısından beş dakika önce haberi oldu. Televizyonların alt yazısından gördü.
Kılıçdaroğlu elimden kaçtı diye düşündü belki de. Ve o olay yaşandı. Bir saat içinde Cevdet Bey (Selvi) aradı. Genel başkan vekili
MYK toplantısı yapmak istediğini söyledi.
Ben de uyardım. Cevdet, sinirler ayakta. Bu atmosferde merkez yürütme toplantısı yapmak doğru olmaz. Yarın yapalım. İl başkanları toplantısından sonra yapalım dedim. Yok yok yapalım, çok istiyorlar deyince peki dedim. Ben gelmem, siz yapın o zaman dedim.
Yok illa gel. Gittim. O işte sakallının (Savcı Sayanı kast ederek) saldırısı
Kullandığı ifade şu, tutanaklardan çıkarttım: ABD, Doğan Medya Grubu, Recep Tayyip Erdoğan ve Genel Sekreterimiz birlikte Genel Başkanımıza bir komplo düzenlediler.
Hiç sektirmeden döndüm, şerefsizlik yapma dedim. Ki ben böyle ağır konuşmam fazla.
YALDIZ: Yani MYK üyesi Savcı Sayan sizi doğrudan komplocu ilan etti o toplantıda?
SAV: Evet. Bir de kimlerle birlikte dediği de önemli.
Sadece Önder Savın komplosu dese yüreğim yanmayacak. Tayyip Erdoğan, ABD ve Doğan medya grubuyla birlikte oturmuşum, tezgahlamışım, Deniz Baykala kaset komplosu yapmışım. Ne aşağılık bir tarif, resmen şerefsizlikti bu.
Ve döndüm Cevdet Selviye
Ben sana söylemedim mi bugün MYK yapmayalım ya da ben gelmeyeyim diye dedim ve Böyle düzeysiz bir toplantıda daha fazla bulunamam diyerek kapıyı çarpıp çıktım.
Benden sonra bunlar, Kemal Kılıçdaroğlunun adaylığına karşıyız. Deniz Baykalı davet ediyoruz. Baykalla yürüyeceğiz. Genel Sekreteri de istifaya davet ediyoruz diye bir deklarasyon yayınladılar.
Basın sözcüsü Mustafa Özyürek de çıktı o deklarasyonu okudu.
Ben de onlar kim oluyor ki beni istifaya davet ediyorlar diye sert yanıtlar verdim.
...devam edecek
HABERE YORUM KAT