Ali ihsan Alınak Yazdı.. 1993'ün Gölgesinde, Sessiz Fırtına!

PolitiKARS imtiyaz sahibi, mimar Ali İhsan Alınak'ın kaleminden, "soğuk bir Aralık gecesi, sessiz bir fırtınanın ortasında hayatta kalma, belirsizlikler ve hak mücadelesi" ile şekillenen bir hafıza öyküsü!

PolitiKARS imtiyaz sahibi, mimar Ali İhsan Alınak'ın kaleminden, "soğuk bir Aralık gecesi, sessiz bir fırtınanın ortasında hayatta kalma, belirsizlikler ve hak mücadelesi" ile şekillenen bir hafıza öyküsü!

İşte o yazı... 

SESSİZ FIRTINA!

93 yılının Aralık ayının son çeyreğinde başladı operasyonlar… Belki bir düğmeye basıldı, belki sadece bir telefon görüşmesiyle!

O tarihten itibaren Ardahan'daki resmi kurumların kapısında gün boyu nöbet tutuyordum, hak ediş almak için. Soğukla beraber belirsizlik de içimi kemiriyordu. Akşamları Kars'a dönmek zorundaydım. Her dönüşte bedenim kadar ruhum da bitkin düşüyordu.

Migren atakları eşliğinde Susuz'u geçerken içimdeki sıkıntı büyüyordu. Mezra Yokuşu'nda jandarma kontrol noktasına vardığımda ise askerlerin bakışlarında artık bir yılgınlık vardı; her gün beni görmeye alışmışlardı. "Siktir git" bakışları, kimlik kontrolüyle birleşince, eve varışım sadece coğrafi bir varış değil, zihinsel bir çöküşe dönüşüyordu.

YAŞAM STRATEJİSİ

Bizde kuraldı, akşam olmadan evde olmak. Ama bu bir aile disiplini değil, ölümle iç içe yaşamanın getirdiği savunma refleksiydi. 

Faili meçhul cinayetler ajans gündemlerinden değil, sokaktan hissediliyordu. Herkesin bir iç pusulası vardı; pusulanın kuzeyi hayatta kalmaktı. Ortalık toz duman içindeydi ve yaşananlar hafızamızı parçalı, güven duygumuzu ise yok olmuş hale getiriyordu.

BABAMIN KAMERAYA ALINDIĞI GÜN!

Ertesi gün babamla görüştük. O günkü yüz ifadesi hâlâ hafızamda… İsimler listeleniyordu, tehditler artıyordu ve babam Kürt iş insanlarının hedef alınanlar listesindeydi. Sürekli tetikteydik, onu korumak için elimizden ne geliyorsa yapıyorduk. "Bugün biri gelip benimle görüşüp kameraya aldı," dediğinde cümlesinin altını okuyabildim; içinde kaygı ve korku barındırıyordu.

"Kim?" diye sordum. Daha da tedirgin oldu.
"Ne sordular?" dedim.
"PKK'ye bölgede en büyük yardımı yaptığınız iddiası var, ne dersiniz? Aldığınız ihaleleri örgütün baskısıyla alıyor ve örgütü finanse ediyorsunuz gibi…" Bu sorular bir ceza metninin başlığı gibiydi.

Babam ise terleyen elleriyle, titremeyen sesiyle cevap vermişti, "Yok öyle bir şey! Ben Kars'ın en eski müteahhitlerindenim ve şu an ellerim terleyerek size cevap veriyorum."

ARENA'NIN SAHNEYE ÇIKIŞI

Bu aparatı organize eden kişi, dönemin Arena programını yapan Uğur Dündar ve ekibinden başkası değildi. Kurgulanmış sorular, yönlendirilmiş cevaplar… 

Birkaç gün sonra kızılca kıyamet koptu; vekil Mahmut Alınak'ın ağabeyi Mihrali Alınak, "örgütün en büyük finansörü" gibi manşetlerle iki hafta boyunca... Televizyon programları, gazeteler ve kamuoyu aynı yankıyı durmaksızın tekrarladı.

BİR İMHA OPERASYONU

Bu yaşananlar sadece medya bombardımanı değildi. Aynı anda kamu ilişkilerimiz askıya alındı. İçerideki alacaklarımız hiçbir açıklama yapılmadan hükümsüz kılındı. Banka hesaplarımız bloke edildi. Mal varlıklarımızın elimizden kayıp gidişini, bir gasp gibi değil, bir çökertme planının sonucu olarak gördük.

Ortada devasa bir sel vardı; baraj yıkılmış, kimin neyi koruyacağı bilinmez olmuştu. Gücümüz kalmamıştı. Sadece kenara çekilip olanları izlemekle yetinmek zorunda kaldık. Bu bir felaket dönemiydi… Sessiz, keskin ve planlı!

AKLANMAYA GİDEN YOL

Sonrasında uzun yıllar süren bir hukuk savaşı başladı. Yanımızda duranların isimleri bugün birer onur madalyası gibi hafızamızda duruyor. Rahmetli Abdurrahman Alaca ve sevgili Cevdet Ucungan'ın hukuken verdikleri destek bize mirastır. Sadece mahkeme kararıyla değil, sabırla gelen dayanışmayla en sonunda aklanmıştık. 

Ama bu kez de MGK'nın "çökertme listeleri"ne dair hakkımızda hazırlanan belgeler geçti elimize. O belgeler bizim mücadele sertifikamız oldu. Her sayfası ayrı bir direniş, her satırı ayrı bir tanıklık. Kırıldık, darmadağın olduk ama hiçbir zaman eğilmedik. Susmadık, unutmadık.

HAFIZADAN BARIŞA

Günün tatlı sucularına, pozisyon değiştirerek şekil alan çıkarcılara ve bizdenmiş gibi görünen ama gerçekte yolu tıkayan figürlere karşı bu metin bir hatırlatma niteliğindedir.

Biz hafızamızı barışa adadık. Hafıza sadece geçmişin taşıyıcısı değil, barışın temel taşıdır. Barış için gösterilen sabır, kan kusup kızılcık şerbeti içmekle özdeş hale gelmiştir.

Hüzünlü ruh halimin ikliminde, namuslu insanların mirasına saygısızlık edenler bilmelidir ki, bu halkın hafızası asla silinmez!

…bu yazıyı sonlandırırken, 14 Ağustos'ta Digor'da katledilen 17 insanımızı ve aldıkları ölümcül yaraların sessiz yüküyle hayata veda eden onlarca canı saygıyla anıyorum.

13 Ağustos 2025 | İstanbul

Köşe Yazısı 'Makale' Haberleri

Ali ihsan Alınak Yazdı.. Kıskaç, CHP'nin İç ve Dış Dinamikleri!
Ali ihsan Alınak Yazdı.. Bir Dönemin Sonu: PKK'nin Feshi!
Kahtalı Mıçe'nin Anısına.. Sırrı Süreyya Önder'in Kaleminden!