Şironun Ateşine AİHM ÖZGÜRLÜĞÜ

Şiro'nun Ateşi'ne AİHM ÖZGÜRLÜĞÜ

Mahmut Alınak'ın Şiro'nun Ateşi romanı on beş yıllık yasaklılıktan sonra tekrar okurları ile buluştu.

A+A-

Her sözüyle gündem yaratan siyasetçi-yazar Mahmut Alınak’ın Şiro’nun Ateşi romanı on beş yıllık yasaklılıktan sonra kelepçelerini kırıp bugün tekrar okurları ile buluştu.

Jan Yayınları’ndan çıkan Şiro’nun Ateşi abartıdan uzak, yalın ama yetkin bir kalemden okurlara ulaşıyor. Bu kitapta Şırnak Güçlükonak İlçesi Bana Köyü’nde başlayıp Ankara’da T.B.M.M, siyasi partiler, Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı kapısında süre giden bir trajediyi okuyacaksınız. Sevgi, fedakârlık, insan onurunun yüceliği ve insanlığın granit sertliğinde önüne dikilen zulme karşı duruşu, “Şiro’nun Ateşi”nde bir yaşam biçimine dönüşüyor.

Yakın tarihimizi konu alan Şiro’nun Ateşi’nde anlatılan hikâye gerçek… Bu gerçek, metne edebi bir eser olmanın yanında tarihi bir özellik de kazandırıyor. Okudukça irkilecek ve yaşananlara inanmak istemeyeceksiniz.

Roman, “Yıl 1993, 20 Şubat, gün doğumu. Ankara’nın haritadan silmeye karar verdiği binlerce köyden biri olan Bana köyü, o sabah bir defa daha top sesleriyle sarsıldı” sözleriyle başlıyor,

“Gulizer, Şiro’nun Ateşi’ni Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda yakmaya gittiğinde, “Mazlumların rızası oldukça zalimlerin zulmü de olacaktır!” diye kükreyen Avdo’nun ölümsüz sesi yankılanıyordu dört bir tarafta” sözleriyle devam ediyor.

Romanın kahramanı Avdo’nun hak aramak için geldiği Ankara’da, “İçimde paslı bir çividir,” dediği sürgün, aslında pek çoğumuzun ruhuna kök salmış. O paslı çivi acılar çektirip yavaş yavaş zehirliyor hepimizi. İşte “Şiro’nun Ateşi”, içimize saplanan bu paslı çiviyi söküp atışın ve zincirlerimizi koparıp özgürleşmenin romanıdır.

Kitapta kullanılan ibretlik fotoğraflarla roman kahramanlarının yaşadıklarının hayali olmadığı gerçeği vicdanınızı sızlatacak. Öyle ki Yazar Mahmut Alınak romanın önsözünde yazılanların inandırıcılığına gölge düşürür kaygısıyla bazı olayları eksik yazdığı için Banalılardan özür diliyor.

Sahipsiz Bırakılan Köy “Bana”

Şiro’nun Ateşi romanının yazılış öyküsünü ve başından geçenleri Mahmut Alınak şu sözlerle özetliyor: “1993 yılında Gündem Gazetesi’nde bir haber çıktı. Haberi okuyunca kendimi Şırnak Güçlükonak ilçesi Bana Köyü’nde buldum. Bana Köyü volkanik alevlerle sarılmıştı; alevlerin içinden insan feryatları yükseliyordu. Ama dünya onlara kulaklarını kapatmıştı.

Bana’yı konu alan bir roman yazma fikri o günlerde filizlendi kafamda. Böylece hem tarihe, hem de insanlığa karşı olan borcumu az da olsa yerine getirmiş olacaktım. Üstelik ben bir dönem (1991-1995 yılları arasında) bu insanların milletvekilliğini yapmıştım; bu nedenle onlara vefa borcum da vardı.

Ve Toplatılan Kitabın Öyküsü…

Şiro’nun Ateşi romanının serüveni yazmakla bitmedi. Roman matbaadan çıkar çıkmaz İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi yasaklama ve toplatma kararı verdi. Savcılar şimşek hızı ile hakkımda dava açtı. Suçlama, “Bölücülük yaparak Kürtleri Türkler aleyhinde kin ve düşmanlığa tahrik etmek” ti. Oysa bu komik suçlamanın cevabı bizzat romanın kendisiydi.

Mahkemenin yasaklama kararı okurların ördüğü duvara çarparak tuzla buz oldu; okurlar romanın ilk baskısını birkaç gün içinde tüketerek yasaklama kararını boşa çıkardı. Mahkemenin yasaklama ve toplatma kararı sürdüğü için roman ikinci defa basılamadı.

Şiro’nun Ateşi’nin yıllar sürecek AİHM yolculuğu işte o günlerde başladı. AİHM, İstanbul DGM’nin yasaklama kararını hukuksuz bularak devleti mahkûm etti.

Kitabın ilk baskısını ülke ve memleket hasreti çekenlere adamıştım. Bu baskısını ise tüm ezilenlere ve Banalılara adıyorum.”

Kitabı okuyarak şahit kılındığınız bütün kelimeler günlerce aklınızda uğuldayacak, duyduğunuz sesler, ağıtlar, türküler, stranlar hiçbir zaman kulağınızdan silinmeyecek. Şirin’in,“Avdo mala me xerab bu, çıra me temıri, em belengaz bun. Wey Avdo, wey Avdo… Ez qurbana bırina tebım Avdo; tu me dıhéli kuda dıçi, ez ji bot e bımrım Avdo. Wey bavo, wey bavo..”feryatları vicdanınızı rahatsız edecek.

“Şiro’nun Ateşi”nin duygusu acı ve direnişse, kelimesi de ateş ve yanmak olmalıdır. Mahmut Alınak’ın kaleminden, yıllar sonra bir daha.

MAHMUT ALINAK 1952’de Kars Digor ilçesi Mevrek Köyü’nde dünyaya geldi. Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Uzun yıllar avukatlık yaptıktan sonra Kars ve Şırnak Milletvekili oldu. İlk iki kitabını milletvekili iken tutuklandığı Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde yazdı.

Yayınlanmış eserleri: HEP, DEP ve Devlet, Parlamentodan 9. Koğuşa, Nazo, Ateşte Yıkanmak, Tarihin Çarmıhında “Güneş Ülkesi”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.