TÜSİADdan Yeni Anayasa ÖNERİSİ

TÜSİAD'ın 'Yeni Anayasa Sürecinin 5 Temel Boyutu' çalışma ile oluşturduğu yeni anayasa önerisini açıkladı.

TÜSİAD'ın "Yeni Anayasa Sürecinin 5 Temel Boyutu" çalışma ile oluşturduğu yeni anayasa önerisini açıkladı."Tarafsız ve ideolojisi", "devlet odaklı değil birey ve insan odaklı" yeni bir anayasa öneren TÜSİAD, mevcut anayasadaki ‘değiştirilmesi teklif dahil edilemez” hükmü, ‘Türklük’ kavramı ve yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını istendi. Raporda anadilinde eğitim ve anadilin öğrenimi konularında adım atılması, yerel yönetimlerin yetkileri arttırılarak güçlendirilmesi istendi.

Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) YİK Toplantısı, hazırlanan öneri taslağı ile "Yeni anayasa" gündemiyle Four Seasons Otel'de yapıldı. TÜSİAD adına 30 kadar akademisyenin 6 aydır üzerinde çalıştığı "Yeni Anayasa Sürecinin 5 Temel Boyutu" başlıklı yeni anayasa öneri paketinin paylaşıldığı toplantıya, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ve TÜSİAD üyeleri katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Dr. Erkut Yücaoğlu, Türkiye'de ve dünyadaki ekonomik gelişmelere değinerek, 2008’de meydana gelen küresel finans krizi sonucu dünya ekonomisinin uçurumun kenarından döndüğünü söyledi.

TARHANLI: ‘DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF DAHİL EDİLEMEZ’ HÜKMÜ YENİ ANAYASADA BULUNMAMALI

Yücaoğlu'nun ardından TÜSİAD'ın yeni anayasa taslağını hazırlayan heyette yer alan Prof. Dr. Turgut Tarhanlı söz aldı. 1982 Anayasası'nda 1, 2 ve 3. maddelerin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğinin belirtildiğini hatırlatan Prof. Dr. Tarhanlı, "Devletin şekli cumhuriyettir" maddesi hariç, "Değiştirilmesi teklif dahi edilemez" hükmünün yeni anayasada bulunmaması gerektiğini söyledi. Prof. Tarhanlı, "Bu konu 1961 Anayasası'nda sadece bir madde ile sınırlıydı. Bu madde de devletin şekliyle ilgiliydi. Çoğulcu demokrasi açısından sadece 'devletin şeklinin cumhuriyet olduğu' gibi bir ilkenin değiştirilmesinin teklif edilmesinin önlenebileceği bir hükmün anayasada yer alabileceğini düşünüyoruz. Ama onun dışında 'değişikliğin teklif dahi edilmemesi' zihniyetinin anayasada yer almaması gerektiğini düşüncesindeyiz" diye konuştu.

Yeni anayasanın temel ilkeleri konusunda da bilgi veren Tarhanlı, "Bunlardan bir tanesi birey odaklılıktır. Yani bireyin insan onuru ve özerkliği çerçevesinde kendi geleceğini özgürce belirleyebileceği ve haklardan yaralanabileceği bir statüde bulunabilmesi. İnsan onuru ve bireyin özekliği anlayışı anayasaya hâkim olması gereken temel ilkelerden biridir. Laiklik esası bizim önemsediğimiz anayasanın genel mimarisi ve ilkesi anlayışı içerisinde yer alması gereken diğer bir ilkedir. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, hem devlet faaliyetlerinin, hem sosyal, siyasal ve ekonomik hayata hâkim olması gereken bir ilkedir" dedi.

ÖZBUDAN: YENİ ANAYASAYI PARTİLER ARASI UYUM KOMİSYONU HAZIRLASIN

Toplantıda TÜSİAD'ın yeni anayasa taslağını hazırlayan heyette yer alan bir diğer Anayasa hukukçusu olan Prof. Dr. Ergun Özbudun da, laikliğin evrensel anlamına uygun bir biçimde yeniden tanımlanması gerektiğine işaret ederek, "Türkiye'deki laiklik anlayışı devlete, adeta toplumu laikleştirme misyonu yükleyen dinin görünürlülüğünü sadece bireyin vicdanına, evlere ya da mabetlere hapsetmeye çalışan adeta pozitivist bir ideoloji niteliğindedir" dedi.

Seçim barajının düşürülmesinin kısa vadede mümkün olmadığını anlatan Özbudun, "Öyle görülüyor ki kısa süre içinde böyle bir radikal seçim mevzuatı değişikliği gerçekleşemeyecek. Gerçekleşmesini arzu ederdik. Siyasi irade isterse yapılabilir. Meclis bugünkü sistemler ile seçilirse yeni anayasanın dayatmadan uzak mümkün mertebe müzakereci ve uzlaşmacı üslupla yapılmasının altını çizmek istiyorum. Partiler arası uyum komisyonunun yeniden gündeme getirilmesi konusu olabilir. Burada uzlaşma çabası gösterilebilir. Bu komisyona belirli bir süre verilmeli mutlaka oy birliği şartı aranmamalıdır" dedi.

‘LAİK BİR DEVLETTE ZORUNLU BİR DİN EĞİTİMİ OLMAMASI GEREKİYOR’

Zorunlu din dersinin kaldırılmasını isteyen Özbudun, "Burada önemli bir konu 1982 Anayasası ile getirilmiş zorunlu din eğitimi. Laik bir devlette zorunlu bir din eğitimi olmaması gerekir. Devlet okullarında din eğitimi, kişilerin isteklerine bağlı bir hale getirilmelidir. Devlet dışında din eğitimi sivil toplum kuruluşlarınca verilebilmeli. Bunların şiddet yöntemleri telkininde bulunmamaları kin ve nefret aşılamamaları üzerinde bir devlet denetimi olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı çetrefil bir konudur. Tamamen kaldırılması ya da temsili bir biçimde yapılandırılması üzerinde duruluyor. Tamamen kaldırılması uygun görülmemiştir" diye kaydetti.

‘YAPILAN ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ İHTİYACI KARŞILAMAKTAN UZAKTIR’

Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr Turgut Tarhanlı eşkoordinatörlüğünde ekim ayından beri gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantıları sonucunda hazırlanan 'Yeni Anayasa Sürecinin 5 Temel Boyutu' adlı çalışmada, mevcut 82 Anayasası'nın Türkiye'nin demokratikleşmesinde engel teşkil ettiği vurgulanarak, bugüne kadar yapılan anayasa değişikliklerinin de ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğu belirtiliyor. Anayasanın tümüyle yenilenmesi görüşünün ön plana çıktığı çalışmayı özetleyen raporda, yeni anayasanın 'kurucu meclis' tarafından hazırlanmasının önemine dikkat çekiliyor.

‘YENİ ANAYASA İDEOLOJİK BAKIMDAN TARAFSIZ OLMALI’

Rapora göre, yeni anayasa devlet odaklı değil birey ve insan odaklı bir felsefeyle kaleme alınmalı, meşru olan-olmayan düşünce ayrımı yapmamalı ve ideoloji bakımından tarafsız olmalı, toplumun en büyük beklentisi olarak tespit edilen eşitlik ve adalet kavramları, özgürlükle birlikte anayasanın değerler sistemini oluşturmalı, yeni anayasa milliyetçiliğe yer vermemeli, çoğulcu bir felsefeye sahip olmalı ve farklı kimliklere hak temelli yaklaşmalı, vatandaşlığın tanımlanmasında ''Türklük'' kavramına yer verilmeden, vatandaşlık bağı devletle birey arasındaki anayasal bir ilişki olarak tanımlanmalı.

KÜLTÜREL HAKLAR

İnsan haklarının ayrılmaz bir parçası olan kültürel hakların, yeni anayasada ayrı bir hak grubu olarak ayrıntılı biçimde yer alması gerektiğine işaret edilen raporda, bu adımın, kimlikler temelinde ortaya çıkan bir dizi önemli sorunun çözümüne katkı sağlayacağı da ifade edildi.

‘VİCDANİ RET HAKKI TANINMALI’

Devlet memurları için geçerli olan grev yasağını kaldırması ve uluslararası standartlara uygun şekilde düzenlemesi de istenirken, vicdani ret hakkı, bireyin kişisel özerkliği, çevre hakkı, bilgi edinme hakkı gibi hakları tanıması gerektiği de belirtilen raporda, yeni anayasanın 1982 Anayasası'nda yer alan gençliğin korunması, sporun geliştirilmesi gibi, devlet otoritesini birey karşısında güçlendiren düzenlemelere yer vermemesi gerektiği vurgulandı.

ÖNERİLER

50 sayfalık çalışmada ele alınan bazı öneriler şöyle:

-Yeni anayasada parlamenter sistem benimsenmelidir. Cumhurbaşkanı bugün parlamenter sistemin özelliklerine uygun olmayan bir biçimde geniş yetkilere sahiptir; bu yetkiler sınırlandırılmalıdır

-Demokrasinin yerel düzeyde güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım, yerel yönetimlerin etkinlik ve verimliliğini artıracağı gibi, özellikle Güneydoğu'ya hakim olan Kürt sorununun ve diğer kimlik sorunlarının çözümüne katkı sağlayabilecektir. Yerelleşmenin artırılması koşuluyla üniter yapının güncel ihtiyaçlara cevap verebilmesi mümkün olsa da üniter devlet ilkesinin esnetilmesi ile ortaya çıkan bölgeli devlet yapısı da tartışılabilir

-Türkiye'deki laiklik anlayışı, müdahaleci karakteri ve devletin dinlere, mezheplere ve inançsızlığa eşit mesafede konumlanmamış olması dolayısıyla Batı tipi laiklikten ayrışmaktadır. Bu kapsamda 1982 Anayasası'nın din ve vicdan özgürlüğünün kötüye kullanılması yasağını düzenleyen 24. maddesinin son fıkrası, dini inancın her türlü sosyal görünümünü yasaklamaya müsait olması nedeniyle yeni anayasada yer almamalıdır. Bu hükmün yerine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 9. Maddesinde yer alan inanç özgürlüğüne ilişkin sınırlama nedenleri kabul edilebilir.

-Nüfus kağıtlarında din hanesi bulunmamalıdır.

-Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığına ve yapısına ilişkin görüşler farklılık göstermekle birlikte, katılımcıların tamamı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mevcut konumunu, laiklik ilkesine ve din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bulmaktadır.

-Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilköğretim okullarında zorunlu ders olarak yer alması hükmü yeni anayasada yer almamalıdır.

-Ulus kavramı hukuki nitelik taşımadığından, Anayasa'da "Türk Milleti" veya milliyetçiliğe atıf yapan ifadeler ve etnik çağrışımı olan vurgular yer almamalıdır.

-Anadilinde eğitim ve anadilin öğrenimi konularında adım atılması için gerekli toplumsal ve pedagojik (öğretmen yetiştirilmesi, müfredat hazırlanması vb.) altyapının oluşturulmasına ilişkin tedbirler alınmalıdır.

-Kuvvetli bir kimlik boyutu da bulunan temsilde adalet sorunun giderilebilmesi için yüzde 10'luk seçim barajının düşürülmesi gerekmektedir.

-Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı, yeniden yapılandırılmalı, üye kompozisyonu değiştirilmeli ve görev alanı net çizgilerle belirlenmelidir.

-Yükseköğretim Kurulu yerine, üniversiteler arası planlama ve koordinasyondan sorumlu yeni bir yapı kurulmalıdır. Bu kapsamda akademik özgürlükler ve üniversitelerin özerkliği güvence altına alınmalıdır.

GÜVEN ARTTIRICI TEDBİRLER ALINMALI

Türkiye'nin mevcut politik şartlarında, ancak 2011 milletvekili genel seçiminden sonra yapılması beklenebilecek olan yeni anayasanın yapım sürecinin kolaylaştırılması için ''güven artırıcı tedbir'' alınması istenerek bunlar şöyle sıralandı:

-Milletvekili genel seçiminde geçerli olan yüzde 10'luk ülke barajı yüksektir ve 2011 seçiminde daha düşük bir baraj uygulanması yeni anayasayı kabul edecek parlamentonun temsil gücünü artırır. (Bu asgari önerinin ötesine geçen bazı katılımcılar bu tedbiri yeni anayasa yapım sürecinin olmazsa olmaz bir koşulu olarak görmekte ve yeni anayasayı yapacak bir meclisin seçiminde barajın tamamen kalkması gerektiğini dile getirmektedir).

-İfade özgürlüğünü sınırlayan ceza mevzuatındaki bir dizi kanun hükmü değiştirilmeli ve yeni anayasa tartışma süreci, ifadenin özgür olduğu bir atmosferde cereyan etmelidir.

-Örgütlenme özgürlüğü de, ifade özgürlüğü için yukarıda yapılan tespite uygun olarak aşırı sınırlamalardan arındırılmalı ve özellikle siyasi partiler mevzuatı liberalleştirilmelidir

Haberleri