Irak (2)

Ali ihsan ALINAK

Yeni bir Kıbrıs hayali peşindeki bazı siyasetçiler Kerkük’e müdahaleyi tartışmaktadırlar. Reel olmayan ve Türkiye’nin içine bomba koyma etkisi yaratacak bu senaryo tehlikeli ve anlamsızdır.

            ... Yazının devamı.

Yansımalar ..

Bu tartışmanın temel amacı, seçim sürecindeki Türkiye’de olayı iç siyasi malzeme haline getirmek ve “Don Kişot” söylemi yaratmaktır. Milliyetçi çevrelere kahraman gibi gözükmek isteyen Tayyip Erdoğan ve bu söylemi kendi içinde tetikleyen CHP lideri Baykal sadece tribünlere oynayan futbolcu görüntüsündedirler.

Türkiye müdahale kararı aldığı taktirde, Irak Kürtleri, PKK, Araplar ve ABD ile savaşı göze almak zorunda kalabilir. Aynı etkileşim ve olayların bir birini tetiklemesi mantığı ile içerde en keskin sabotaj durumlarına hazır olmalıdır. Sınırdan en fazla bir kaç kilometre içeriye girebilen bir Türkiye, dünyada yalnızlaşmış bir Türkiye olur..

Reel olmak zorundayız. Gerçeklikler ve mevcut durum olayın Kürtler ve Türkmenler arasında sağduyu ile çözülmesi olayıdır. Görünende odur. Kerkük ortak bir yaşam alanı ve barış şehri olmak zorundadır.

Değişmek ve değiştirmek zorundayız. Başkalarının müdahaleci değişim çözümlerine fırsat vermeden irademizi koymak zorundayız.

Milliyetçi dalganın en yüksek seviyeye çıktığı bir dönemde yeni gündem ve eski gündem yine Kıbrıs. Kıbrıs Türkiye’nin uluslar arası arenadaki yumuşak karnıdır. Gelenin ve gidenin tekmelediği yerin dayanacak hali yoktur.

AKP hükümeti özellikle son siyasi cinayetin etkisi ile ataklığını hangi yönde kullanacağını netleştirmemektedir.

Dinozor anlayışındaki siyasi hareketler, ülke için demokratikleşme adına bir fırsat olabilecek gelişmelerden ve musibetten faydalanmayı olumsuz yönde derinleştirmektedirler.

Kan ve tabut siyaseti üzerine inşa edilen derin güçlerden beslenen MHP tarihi yanılgılardan ders çıkarmamış gözüküyor.

Ülke hızla yalnızlaşmaktadır. Bu yalnızlık ve içe dönük olumsuz hava kötü sonuçlar doğuracaktır. 2007 yılı Türkiye için dönüm noktası olan bir yıldır. Uzun vadeli bir siyasi ön görü Türkiye’nin “kan gölünden” etkilenmeden çıkabileceği bir duruma ve avantaja dönüşebilir. Öncelikli hedef ülke içinde kendilerini “Devlet”ten ve “Ulus”tan daha üstün tutan ve vücudumuzdaki mikropları andıran yapıların acilen tasfiyesi ile mümkündür.

Bu halk kendini korumayı bildiği gibi kendini en iyi şekilde savunacak demokratik reflekslerine de sahiptir.

Demokratik oluşumlarda güdükleşen siyasetimizin önünü tıkayan dinozorların tasfiyesi de bu niyet ve amaç içinde olmalıdır. Tek kutuplu Türkiye siyasetinde özellikle “SOL”un yeniden örgütlenmesi ya da düşünsel değişimini tamamlayarak ülkenin dengesi olabilmeyi başarmalıdır.

Sol hareket ve partiler kendilerini sorgulamalıdırlar.

05.02.2007