1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. TSK'nın Yeni Komuta KADEMESİ
O.Çalışlar: Dün Halepçe Bugün Kelepçe

O.Çalışlar: Dün Halepçe Bugün Kelepçe

Barış ve Demokrasi Partisi, ilk siyasi faaliyet olarak, Diyarbakır kentinin sokaklarına 'Dün Halepçe bugün kelepçe' başlıklı afişler astı.

A+A-
Kürt kimliği temelinde kurulan yeni oluşum olan ‘Barış ve Demokrasi Partisi’, ilk siyasi faaliyet olarak, Diyarbakır kentinin sokaklarına ‘Dün Halepçe bugün kelepçe’ başlıklı afişler astı. Tutuklanan Kürt siyasetçiler, (bunların bir kısmını belediye başkanları, bir kısmını eski milletvekilleri, büyük çoğunluğunu da DTP yöneticileri oluşturuyor) doğal olarak, Güneydoğu’nun birçok kentinde ve kasabasında, siyasetin ve gündelik yaşamın en temel konu başlıklarından ve sosyal psikolojinin en önemli gerilim hatlarından birisini oluşturmaya devam ediyorlar. Özellikle de belediye başkanlarının tutuklanmasının yol açmış olduğu siyasi travmanın son derece ciddi boyutlar kazanmış olduğunu gözlemek mümkün.
Kürtler, ‘açılım’ hareketiyle birlikte yaşamlarında bir değişiklik olacağı umuduna kapılmış ve çeşitli beklentiler içine girmişlerdi. Çocuklarının bir kısmı dağda, bir kısmı hapiste, bir kısmı ise mezardaydı. Bölgede silahların susması ve barış umudunun yeşermesi, en çok onları ilgilendiriyor, en çok onların hayatını değiştirme potansiyelini taşıyordu.
Bu beklentiler, hepimizin bildiği gibi, geçtiğimiz yılın sonlarına doğru bir hayal kırıklığına dönüştü. PKK, Tokat Reşadiye’de pusu kurarak 7 askeri öldürdü. Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle DTP’yi kapattı, Güneydoğu’da yasal siyasetçilere yönelik yaygın bir tutuklama gerçekleştirildi. Tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen yöneticilerin sıra halinde dizilmiş beklerken çekilmiş elleri kelepçeli fotoğrafları, vicdanlarda tepkiyle karşılandı.
***
Bu tablo, son dönemde AK Parti yönetiminde ortaya çıkmakta olan bir yönelimi göz önünde bulundurduğumuzda, daha dramatik bir boyut kazanıyor: Hepimizin bildiği gibi, bir süre önce, bir kısım AK Partili yönetici DTP’nin kapatılması gerektiği yönünde bir tavır içine girdi. Ellerinde İspanya’da kapatılan Herri Batasuna’nın kapatılma gerekçesiyle ortalıkta dolaşmaya başladılar. Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatırken sağladığı oybirliğinin arkasındaki ittifak üzerine birçok farklı analiz yapılabilir...
Ama hangi analizi yaparsanız yapın, ‘somut tablo’ ortada... Kürt kimliğini savunan siyasetçilerin ellerine kelepçeler vuruldu, birçoğu hapislere atıldı. Bu eksen üzerinden devam edilmesi halinde başka kelepçeler ve başka tutuklamaların da gündeme geleceğini öngörmek zor değil. Bu gelişmelerin birinci derecedeki sorumlu ve muhatapı, hiç şüphesiz ki iktidardaki AK Parti’dir. ‘Açılım’ diye ortalığa çıkan da onlardı. İyi bir başlangıç yapmışlardı. Ancak ‘açılım’ siyasetinin gereklerini tutarlı bir şekilde yerine getirmeyi başaramadılar.
Askerin ve yargının genel havasını biz de biliyoruz, onlar da biliyor. “Oradan’ bir direnişin geleceği de belliydi. Oradan gelen direnişçi tavırla, AK Parti’nin bazı kurmaylarının kafa yapısı arasındaki örtüşmenin, açılım sürecindeki yönelimi belirleyici rol oynamış olma olasılığı yüksek. Örneğin Cemil Çiçek’in DTP’liler için ‘partilerini kapattırmak istiyorlar’ demesinden ve Herri Batasuna kararına gönderme yapmasından sonra DTP’nin oybirliğiyle kapatıldığını gördük.
‘Açılım’ konusunda danışmanlık yapan bazı öğretim üyelerinin, KCK gerekçeli operasyonları desteklediklerini gösteren yorumlar yaptıklarını, ‘İyi Kürtler’in bu operasyonlarla cesaret kazanıp öne çıkacaklarını söylediklerini de görmekteyiz.
***
Yeni bir yıla girdik. Açılım sürecek, sürmek zorunda. Ahmet Türk’ün deyimiyle ‘cin şişeden çıktı.’ Sürecin iyi yönetilmesi ve dengelerin iyi ayarlanması elbette zor.
Tabii bütün gelişmeler de olumsuz yönde değil... Örneğin Türk toplumunun belirli kesimlerinin Kürtlerle ilgili duyarlılıklarının güçleniyor olması, son derece olumlu.
Kürtler içindeki demokrasi anlayışının gelişmesine katkıda bulunmak, ‘demokrat Türkler’in en büyük özlemlerinden birini oluşturuyor.
Kürt toplumunda demokratik bir anlayışın kök salması ve Kürtlerin kendi içindeki farklılıkların bir zenginlik ve renklilik olarak politik alana yansıması gerçekten de gerekli. ‘Yasal alandaki Kürt aktörler’, uzun yıllardan beri, ‘demokrasi pratiği’ni geniş bir çerçeve içinde yaşama geçirme olanağı bulamıyorlar. Türkiye’nin devlet kurumları ve yargı organları tarafından oyun alanı daraltılmış bir siyaset pratiğine mahkûm durumdalar. Demokrasiyi ve ‘yasal alan’ı ancak böyle dar bir kapsamda tanıyabildikleri için, gelecekte çoğulcu siyasetler üretmeyi nasıl başaracakları konusu, kritik bir belirsizlik olarak karşımızda duruyor.
Kürt siyasi hareketi içinde farklılıkların ve çoğulculuğun gelişmesi için, Kürt siyasetinin yasal alanda gelişip olgunlaşması gerekiyor. Bunun için de barış şart. Her gün yerel yönetimlerin kapısına polisin dayandığı, her Kürt kimlikli siyasi partinin açıldığı gün kapatma davasıyla yüz yüze geldiği bu ‘sistem’ varlığını sürdürürse, Kürt siyasetinin dışa açılması, çoğulculaşması mümkün olamaz. Kürt siyaseti, tam tersine, içine kapanmaya devam eder. O nedenle de, Kürt siyasetçisine teşhirci bir anlayışla kelepçe takanların, Kürt siyasetinden çoğulculuk beklemek gibi bir hakları olamaz.
Karşı karşıya olduğumuz bir diğer dramatik gerçek de şu: Kürt kimliği duyarlılığı olan çevrelerin önemli bir ağırlığı, kendilerine bir meşruiyet alanı yaratabilmelerinin ancak binlerce cana mal olan direnişleri sayesinde mümkün olduğuna inanıyorlar. Bu nedenle de, direnişin gerekçeleri ortadan kaldırılmadığı sürece, ‘direnişçi olmayan’ Kürt oluşumlarının, Kürt halkının genelinin gözünde bir önem kazanma şansları olamayacak.
O kelepçelerin çözülebileceği umudu yaratılmadıkça, Kürt sorununda fazla bir başarı şansı gözükmüyor.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.