Emre Uslu ve Güneri Civaoğlu’nun kana buladıkları sivil sözler…

Ben bir kâhin ya da müneccim değilim. Ama gören gözlerim ve güçlü sezgilerim var. Devleti ve muhalif güçleri iyi tanıdığımı düşünüyorum. Bizi yarınlarda nelerin beklediğini az çok tahmin edebiliyorum. 12 Haziran seçiminden önce çıktığım televizyon programlarında, ayak sesleri duyulmakta olan kanlı tehlikeye dikkat çekmek için, ‘Hükümet Kürdistan meselesinin çözümü yönünde adım atmazsa seçimden sonra korkunç şeyler olacak’ dedim. Bu sözlerimle kamuoyunu uyarmaya ve meselenin çözümü için hükümetin harekete geçmesini sağlamaya çalıştım. Gel gelelim hükümet bildik mezar sessizliğini sürdürmeye devam etti. Korkunç şeyler olacak diye yaptığım uyarı ise çözümsüzlükte ısrar eden çevrelerce çirkin bir zorlamayla “tehdit” olarak gösterildi. O çevreler kimseyi tehdit etmediğimi gayet iyi biliyordu. Yaklaşmakta olan kan selinin sesini bastırmak için kasten olarak öyle davranıyorlardı. Ne yazık ki tahminim doğru çıktı. İşte şimdi o “korkunç şeyler” oluyor! Ve herkes eli kolu bağlı bir şekilde can almaya devam eden bu kan deryasını seyrediyor.
Daha sonra Emre Uslu ile çıktığım başka bir televizyon programında da demokratik siyasetin o zaman sıraladığım bazı ön hazırlıklardan sonra uygulamaya sokacağı sivil projelerle AKP’yi altı ay içinde istifa etmek zorunda bırakabileceğini belirttim. Ama ne acıdır ki sivil siyaset üstüne düşeni yapmadı ve sözünü ettiğim o süreç başlatılmadı.

Emre Uslu o konuşmamdaki, “AKP altı ay içinde istifa ettirilecek” cümlesini başlık yaparak bir yazı yazdı ve konuşmamın videosunu internette yayınladı. Konuşmamdan açık seçik bir şekilde anlaşılacağı gibi, ben sivil siyasetin yürüteceği mücadele ile AKP’nin istifa etmek zorunda kalacağını belirttim. Ancak Emre Uslu bu sözlerimi tırmanan şiddetle ilişkilendirerek, ben sanki PKK’den bir haber almışım ve PKK, AKP’yi devirecek bir projeyi devreye sokmuş gibi yansıttı. Oysa -yukarıda da belirttiğim gibi- ben sivil mücadeleden söz etmiştim, Emre Uslu ise konuşmamı farklı bir amaçla kullandı.
Güneri Civaoğlu da bugünkü köşesinde aynı çarpıtmayı yaptı. Civaoğlu, Emre Uslu’ nun o yazısını öne çıkararak, “TARAF‘ta Emre Uslu BDP’nin ağırlıklı isimlerinden birinin TV tartışmasındaki şu makus kehanetini yazmıştı. ‘Öyle kötü şeyler yaşanacak ki, 6 ay içinde AK Partihükümeti iktidardan çekilmek zorunda kalabilir...’Dün Ankara/Kumrular sokakta patlayan bomba yüklü araçbu uğursuz söylemin bir melun işareti mi?” diye yazıyor.
Emre Uslu ve Güneri Civaoğlu, o apaçık sözlerimi kana bulayarak kullandılar. Çünkü meselenin nedenlerine inme cesaretleri yok. Gönül isterdi ki, benim işaret ettiğim tehlikeye onlar dikkat çekip çözüm için baskıcı yazılar yazsaydı. Ama yazmazlar, yazamazlar; çünkü onlar sistemin kırmızı çizgilerinin dışına çıkacak aydın yürekliliğinden mahrumdur.
Bilindiği gibi hükümet görevi olduğu halde akan kanı durdurmayacak. Hükümetin ve devletin borazanlığını yapan basından da hayır yok. Geriye bir tek sivil siyaset kalıyor. Bir defa daha söyleyeyim; sivil siyaset isterse hükümeti adım atmaya mecbur edip bu kanı durdurabilir. Ne var ki Kürt ve Türk sivil siyaseti bunu yapmıyor, sırça köşklerde ömür tüketiyor.