1. HABERLER

  2. KARS HABERLERİ

  3. KARS

  4. 'Okuma Yazma Kursu'ndan Mezun Oldular
Kamu Sendika Yasa Tasarısına ELEŞTRİ

Kamu Sendika Yasa Tasarısı'na ELEŞTRİ

Kars'ta faaliyette bulunan KESK, BES ve Kamu-Sen'den 'Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısı' üzerine açıklamalar geldi.

A+A-

Kars’ta faaliyette bulunan KESK, BES ve Kamu-Sen’den “Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısı” üzerine açıklamalar geldi.

KESK’TEN GREVSİZ TOPLU SÖZLEŞME OLMAZ

KESK Kars Şube ve Temsilcilikler Platformu, Bakanlar Kurulu’nda görüşülmesi yaklaşık üç aydır bekletildikten sonra onaylanarak dün (23.01.2012) TBMM Başkanlığına gönderilen 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasa Tasarısı ile hedeflenen “düzenlemeler”in KESK’i bir kez daha haklı çıkardığını açıkladı.

KESK’ten yapılan açıklama şöyle: “Meclis’e sevk edilen tasarısına bakıldığında sürecin baştan sona kandırma ve oyalamadan ibaret olduğunun adeta belgelendiği görülmektedir. Üçlü Danışma Kurullarında konfederasyonların görüşlerinin taslağa yansıyacağını ve kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkının gereğinin yapılacağına dair söz verenler, bırakın haklarımızı savunmayı aylardır kamu emekçilerini oyalamanın sonucunda konfederasyonlara başka Bakanlar Kurulu'na başka taslak verecek kadar gözlerini karartmıştır. Kısacası bugüne kadarki pratiğinde defalarca şahit olduğumuz gibi, AKP hükümeti bu konuda da takiyede sınır tanımadığını göstermiştir.

Tasarı ile toplu görüşmeden bile daha geride bir düzenleme getirilmek istenmektedir. Hizmet kolu toplu sözleşmelerine yer verilmeyen tasarı ile sendikaların varoluş gerekçesi ortadan kaldırılmak istenmektedir. Hizmet kollarına ait mali ve sosyal haklar toplu görüşmelerde olduğu gibi genel toplu sözleşme görüşmelerinin bir parçası olarak ele alınacaktır. Bu düzenleme ile yüzlerce belediyede yapılan toplu sözleşmeler de yok hükmünde sayılmaktadır. AİHM kararları ve uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak yerel yönetimlerin toplu sözleşme yapmasına yasak getirilmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir toplu sözleşme düzeni ya da örneği yoktur. Varsa da bunun “toplu sözleşme” olarak adlandırılması mümkün değildir.

Toplu sözleşmeyi sadece konfederasyonlarla yapılacak olan genel toplu sözleşme ile sınırlayan yasa tasarısında grevli toplu sözleşme hakkımız yasal teminat altına alınmadığı gibi örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller de varlığını korumaktadır. Kapsamından tarafların belirlenmesine, uyuşmazlık halinden Hakem Kurulunun yetki ve bileşimine kadar özgür bir toplu pazarlık düzeni ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan, hemen her alanda özgürlükleri tamamen kısıtlamayı hedefleyen yasa tasarısının özüne de ruhuna da tamamen yasakçı mantık hâkimdir. İşte bu yasaklama ve sınırlamalara donatılmış olan yasa tasarısı bu gün saat:1400’de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek. Uluslararası sözleşmelere ve evrensel sendikal hak ve özgürlük normlarına aykırı, kazanılmış haklarımızı gasp etmeyi hedefleyen bu değişiklikleri ve yaklaşımı başından beri kabul etmeyen KESK, 2 milyon kamu emekçisinin haklarına yönelik saldırıları ortaya çıkarmaya, yalanları teşhir etmeye, maskeleri düşürmeye ve mücadeleyi yükseltmeye devam edecektir.

Bunun için; Hak ve özgürlüklerimizi yok sayan yasa tasarısına karşı; Grev hakkımızın yasal teminat alındığı özgür bir Toplu Sözleşme düzeni, Örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılması, Her sendikanın kendi üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesi, Belediyelerle yıllardır yapılan Toplu Sözleşmelerin devam etmesi, Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi taleplerimizle, Komisyonlarda görüşüldükten sonra TBMM Genel Kuruluna sevk edilecek olan yasa sürecinin her aşamasına, tüm olanaklarımızı ve enerjimizi kullanarak müdahil olmaya devam edecek, eylem ve etkiliklerimizi artırarak sürdüreceğiz.

Yıllardır verdiği fiili meşru mücadeleyle “hak verilmez alınır” ilkesini rehber edinen KESK’in, kamu emekçilerini kapı kulu olarak gören zihniyetin ürünü olan bu yasa tasarısına karşı, mücadelesinde yarattığı değerlere yakışır bir direnç ve kararlılık göstereceğinden kimsenin şüphesi olmasın.”

KAMU-SEN; ADAM GİBİ TOPLU SÖZLEŞME

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Kemal Erginbay, Milyonlarca kamu görevlisi ve emeklinin tam 16 aydan beri beklediği, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu Tasarısı Bakanlar Kurulu’nda 3 ay bekletildikten sonra TBMM Başkanlığı’na gönderilmesiyle ilgili açıklama yaptı.

“Ancak aylardır bekletilip, memurlardan köşe bucak kaçırılarak hazırlanan tasarı, memurlarımız adına büyük bir hayal kırıklığı olmuştur.” Diyen Erginbay, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Müzakerelerin hiçe sayıldığı, demokratik ilkelerin iğdiş edildiği, farklı görüşlere tahammül dahi edilmediği, toplu sözleşme sistemi adıyla ucube bir yapının oluşturulduğu bir sendika kanun tasarısı ile karşı karşıya kaldık. Meclis’e sevk edilen tasarının son haline bakıldığında, sürecin baştan sona kandırma ve oyalamadan ibaret olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu tasarı ile anayasa değişikliğinde, toplu sözleşme vaat edilerek, memurlarımızın umutlarının çalındığı belgelenmiştir. Bu tasarı ile vaatler fos çıkmış, verilen sözler yalan olmuş, maskeler düşmüş, ak denilen karaya dönmüştür. Taslak incelendiğinde sendikalar arasında Hükümet tarafından açık bir ayrım yapıldığı görülmektedir. Toplu sözleşmede sendikaların temsili noktasındaki adaletsizlik, her halde AKP’nin adalet anlayışından başka hiçbir şey değildir. Bu nasıl bir adalettir ki, taslakta Memur-Sen’in her 128 bin üyesi için bir temsilci, Türkiye Kamu Sen’in her 200 bin üyesi için bir temsilci, KESK’in 232 bin üyesi için bir temsilci düşmektedir. Buna göre genel toplu sözleşmede Memur-Sen 4 temsilci, Türkiye Kamu-Sen 2 temsilci, KESK ise 1 temsilci ile temsil edilecektir. Bu durumda hükümet Memur-Sen’e toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı vermek için adalet mekanizmasını delik deşik etmiştir.

Memur Sen toplu sözleşmeyi imzalamazsa Türkiye Kamu-Sen ve KESK Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna itiraz yetkisine sahip bulunmamaktadır. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e sunduğumuz, “iki konfederasyonun beraberce itiraz yetkisi olmalıdır” teklifimiz, Sayın Bakan tarafından uygun görülmesine rağmen, Kanun tasarısında yer almamıştır. Üçlü Danışma Kurulu toplantılarında konfederasyonların bütün görüşlerinin taslağa yansıyacağına ve kamu görevlilerinin toplu sözleşme hakkının gereğinin yapılacağına dair söz veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, bırakın görüşlerimizi yansıtmayı, aylardır kamu çalışanlarını oyalamış; konfederasyonlara başka, Bakanlar Kurulu’na başka taslak verme durumuna gelmiştir.

Sayın Bakan: iki ay önce konfederasyonlara gönderdiğiniz taslakla, bugünkü tasarı arasında hiçbir benzerlik yok! Üçlü Danışma Kurulu’nda üzerinde çalıştığımız taslak ne oldu? Bu tasarıyı kimler, ne şekilde hazırladılar? Bunları açıklamak boynunuzun borcudur. Gerçekleri bilmek de kamu çalışanlarının hakkıdır. Anlaşılıyor ki hükümet, memurlarla toplu sözleşme yapmak istemiyor; toplu sözleşme masasında dikensiz gül bahçesi istiyor.

Hükümet, kurduğu toplu sözleşme tiyatrosuna figüran oyuncu arıyor. Türkiye Kamu-Sen’in memurlarla ilgili hiçbir karanlık senaryoda yer almayacağını görenler, kendi anlayışlarına uygun sendikayı buldular; palazlandırdılar; şimdi de onlarla al takke ver külah toplu sözleşmecilik oynayacaklar. Bu tasarı ile toplu görüşmeden bile daha geride bir düzenleme getirilmek istenmektedir. 10 hizmet kolunda yetkili olsanız dahi; matematiksel olarak en çok üyeye sahip konfederasyon olamayabiliyorsunuz. Bu durumda tasarı size, toplu sözleşme masasında hiçbir söz hakkı vermiyor. Bununla birlikte hizmet kolunda yetkili bir tek sendikası olmayan bir konfederasyon da en çok üyeye sahip konfederasyon olabiliyor ve hizmet kolları, emekliler, sendika üyeleri ve sendikaya üye olmayan kamu görevlilerinin tamamı hakkında karar alabiliyor. Hal böyleyken; toplu sözleşmelerde alınan kararlara itiraz hakkınız; Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurma durumunuz dahi olmayacak. Dünyanın hiçbir yerinde yetkili olduğu halde, karar alma sürecinde söz hakkı olmayan bir sendika anlayışı yok. Varsa da bunun “toplu sözleşme” olarak adlandırılması mümkün değildir. ILO Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi, sendikaların kendi üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesinin gerekliliği üzerinde durmaktadır.

Ayrıca ILO’nun 98 sayılı sözleşmesi hakkında da “hiçbir sendika, işçilerin salt çoğunluğunu temsil etmediğinde hükümetin, tüm sendikaları üyeleri adına müzakere edilebildiği bir toplu sözleşme sistemi kurması” gerektiğini belirtmiştir. Şu anda Türkiye’de hiçbir memur konfederasyonu kamu görevlilerinin salt çoğunluğunu temsil etmemektedir. Dolayısıyla yetkili konfederasyonların ortak pazarlık yapabilecekleri bir sistem kurulmak zorundadır. Ancak tasarıyla, bir konfederasyon dışındaki konfederasyonlara, alınan kararlara itiraz yetkisi dahi verilmemiştir. Bununla birlikte örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmamış, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun yapısı tek taraflı olarak belirlenmiştir. Kurulun başkanlığı için ise Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanları ve daire başkanları arasından hükümetin keyfine göre atayacağı bir kişi düşünülmüştür. Böyle bir kuruldan sağlıklı karar çıkmasının imkânı yoktur.

Bu tasarının özü de ruhu da yasakçı ve yandaşçı anlayışın ürünüdür. Bu haliyle tasarı, yüzlerce mahkeme kararına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargılama sonuçlarına, Avrupa Sosyal Şartı’na aykırıdır. Böyle bir kanun tasarısının ILO’nun hiçbir sözleşmesine ve sendikacılığın hiçbir temel ilkesine uygun olmadığı da görülüyor. Bu tasarı bir tek ilkeyle örtüşmektedir o da; AKP’nin sendikacılık ve yandaşlık ilkeleridir. Böyle bir tasarının getireceği sisteme de memur sendikacılığı denemez. Bunun adı da olsa olsa AKP tipi sendikacılık olur. Bu dalavereye ne 2,5 milyon kamu görevlisi ne de onların tek gerçek temsilcisi Türkiye Kamu-Sen asla izin vermeyecektir.

Hükümetin bilmediği ya da dikkate almadığı husus şudur: sendikacılık, sadece masa başında yapılan görüşmelerle sınırlı bir faaliyet değildir. Masada kamu çalışanlarının pazarlanmasına diğer sendikaların, “iş buraya kadarmış ne yapalım” diyeceğini hiç kimse beklemesin. Esasen hakların savunulduğu yerler, sadece masalar değil; alanlardır. Alanlarda yapılacak faaliyetler, eylem ve etkinlikler, memuru pazarlayanlara ülkeyi dar edecektir. Nasıl ve ne şekilde kanunlar çıkarırsanız çıkarın, bu gayretleriniz masada sanal olarak yetkilendirdiğiniz, ağababalarına “hayır” deme cesaretine sahip olmayanların etki ve yetkisini artıramayacaktır. Bunlar, ancak sahibinin yetkilendirdiği kadar ses çıkarma hakkına sahiptir. Bunlar, ancak sahibinin sesi olabilir; kamu çalışanlarının sesi olmak yürek ister, cesaret ister. Türkiye Kamu-Sen olarak, memurlarımızın umutlarını çalan; hayal tacirliği yapan; kamu görevlilerinin anayasal haklarının önüne set çeken zihniyetin ürünü olan bu yasa tasarısına karşı, her türlü mücadeleyi vereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Bu tasarının yasalaşma sürecinin her aşamasına, tüm imkânlarımızla ve enerjimizle müdahil olmaya devam edecek, eylemlerimizi sürdüreceğiz. Türkiye Kamu-Sen olarak biz; Başta ILO olmak üzere uluslar arası sözleşmelere, evrensel ve demokratik ilkelere saygılı bir sendikacılık, Grev hakkımızın yasal teminata alındığı adil bir Toplu Sözleşme sistemi, Örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması, Toplu sözleşme görüşmelerinde kamu görevlilerinin en geniş şekliyle karar alma sürecine dâhil edilmesi, Hizmet kolu toplu sözleşme sisteminin oluşturulması,

Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, Adil ve demokratik bir Hakem Kurulu istiyoruz. Kısacası biz; Adam gibi sendikacılık, Adam gibi sendika, Adam gibi toplu sözleşme; Adam gibi toplu sözleşme kanunu istiyoruz.

KESK BES (Büro Emekçileri Sendikası) GENEL SAĞLIK SİGORTASI’NI ELEŞTİRDİ

Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kars Şubesi Başkanı İnan Ercan, zorunlu genel sağlık sigortası uygulamasıyla ilgili açıklama yaptı.

Ercan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Genel Sağlık Sigortası ile amaç tüm vatandaşların çalışan (aktif), işsiz, emekli, ev hanımı, taksici v.b. aynı sağlık hizmetinden yararlandırmak, ancak sağlık giderini aktif çalışanların sigorta primlerinden sağlayarak Bütçeden katkıyı en aza indirmektir. Yeşilkartlar iptal edilerek GSS kapsamına alınması, Gelir Testine başvuru yapanların 1/5’inin testi geçememesi yaklaşık 2 Milyon düzenli geliri olamayan vatandaşın sağlık maliyetinin aktif çalışanların primine yüklenmesi anlamına gelmektedir.

GELİR TESTİNE TABİ OLMAYANLAR:
Çalışan sigortalılar, memurlar, Primini ödeyen Bağkurlular, SGK’dan emekli olanlar, isteğe bağlı sigorta primi yatıranlar, maluller, asgari ücretin 1/3’nden az geliri olduğu tespit edilenler(eski yeşilkartlılar) bunların eşleri, hak sahibi çocukları (öğrenci ise 25 yaşına kadar), 1.10.2008’den önce babasından bakılan kız çocukları ve hak sahibi anne-babası GSS primi ödenmeden sağlıktan yararlanacak. Bunların ayrıca GSS primi ödemesine gerek yok. İşsizlik sigortası kapsamında sağlık yardımı alanlar da bu dönemde prim ödemeyecek.

18 YAŞIN ÜZERİNDEKİ ÇOCUKLARIN DURUMU NE OLACAKTIR?
18 yaşın üzerindeki erkek çocuklar, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi durumunda ise 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayanlar, ana veya babasının sağlık güvencesinden yararlanmaya devam edecektir. Yani, bu kişilerin her yıl öğrenci belgelerini sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezine göndermesi yeterli olacaktır.

-1/10/2008 öncesi bakmakla yükümlü olunan kişi olarak sağlık yardımlarından faydalanan kız çocukları ise 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren de sağlık yardımlarından, daha önce olduğu gibi sigortalı veya evli olmadığı sürece yaş şartı aranmaksızın faydalandırılacaktır.

GELİR TESTİNE TABİ OLANLAR:
Yeşilkart vizesi dolanlar, 18 yaşın üzerinde çalışmayan/okumayan veya 25 yaşın üzerinde okuyan/okumayan/ çalışmayan erkek çocukları, işten çıkışı üzerinden 9 gün geçmiş olanlar, işsizlik sigortası sona erenler, Primini ödemeyen Bağkurluların bakmakla yükümlü olduğu eş ve 18 yaş üstü çocukları 31.01.2012 tarihine kadar gelir testi için ikametlerinin bulunduğu sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına (SYDV) başvurmaları gerekmektedir. Aksi takdirde asgari ücretin iki katı üzerinden % 12 oranında hesaplanacak tutarda genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. (2012 yılı ilk altı ayı için aylık 213-TL?dir.) Başvuranlar Gelir tespiti sonuçlarına göre prim ödemek suretiyle veya primleri devlet tarafından karşılanmak suretiyle sağlık hizmetlerinde Yararlanabileceklerdir.

GELİR TESPİTİNDE:
Gelir tespitinde aile olarak aynı hane içinde yaşayan ve nüfus kayıtlarında yer alan eş, yaşlarına bakılmaksızın evli olmayan çocuk ve genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilecek kişinin ana ve babası esas alınmaktadır. Buna göre; ana ve/veya babasıyla aynı adreste ikamet eden ve yaş koşulları nedeniyle ana/babanın bakmakla yükümlüsü konumunda olmayanların gelir testi yapılırken ana, baba ve çocuğun gelirleri hesaplamada dikkate alınmaktadır.
Ancak nüfus kayıtlarında göre ana ve babasından ayrı ikamet eden bakmakla yükümlülük durumu sona ermiş olanların gelir testi, ayrı olarak yapılacaktır. Aynı hanede yaşamayan ve öğrenimi nedeniyle başka bir hanede yaşayan evli olmayan çocuklardan öğrenim görmesi nedeniyle 25 yaşını doldurmamış olanlar, gelir testinde aynı aile içinde değerlendirilecektir.

GELİR TESPİTİNDE GİDERLER ESAS ALINIYOR.
Gelir tespitinde, aile bireylerinin harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak aile içinde kişi başına düşen gelirin aylık tutarı tespit edilecek. Gelir tespit yönteminde, Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmet Projesi (BSYHP) üzerinden puanlama formülü esasına göre belirlenecek hane geliri ve kişi başına düşen gelir kullanılacak. Puanlama formülünde kullanılacak haneye ilişkin veriler, BSYHP’den ve hane ziyaretinden elde edilen bilgilerden oluşacak. Aile içinde kişi başına düşen gelirin aylık tutarının tespitinde, puanlama formülünün gelir, harcama ve servet verileri dikkate alınarak geliştirilen gelir tespit ölçütleri kullanılacak.

HİÇBİR GELİRİ OLMAYANIN GİDERİ GSS PRİMİNİ BELİRLEYECEK
Gelir tespiti yöntemi olarak kullanılacak olan puanlama sisteminde ayrıca; Kişilere ait taşınır ve taşınmazlar ile bunlardan doğan haklar, Bankaların muvafakati alınmak suretiyle SGK tarafından Bakanlığa sağlanacak olan aile bireylerinin bankalardaki tüm hesaplarına ilişkin bilgiler, Sürekli olarak alınan nakd” sosyal yardımlar, dikkate alınacak:
Bakanlık veya SGK tarafından aile bireylerine ilişkin, aile içinde kişi başına düşen geliri etkileyecek diğer unsurların belirlenmesi halinde, bu unsurlara göre vakıf personeli tarafından yapılacak tespitler sonucu elde edilen bilgiler de kişilerin gelir tespitinde dikkate alınacak.

EŞLERDEN SADECE BİRİ GSS’Lİ OLACAK
GELİR tespitinde, aynı hane içinde yaşayan eş, evli olmayan çocuk, büyük ana ve büyük babadan oluşan aile esas alınacak. Ancak gelir testine tabi olan aile bireylerinin tamamı için genel sağlık sigortası prim ödemesi söz konusu olmayacak. Eşlerden hangisinin genel sağlık sigortalısı hangisinin bakmakla yükümlü olunan kişi olacağını kendileri belirleyecekler. Primler genel sağlık sigortalısı olan eş için ödenecek. Diğer eş ve çocuklar genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişiler olarak sağlık hizmeti alacaklar. Ancak eğitime devam etmeyen 18 yaşından büyük erkek çocuklar için, kişi başına düşen gelir durumuna göre genel sağlık sigortası primi ödenecek.

Ayrıca; İkametleri Türkiye’de olup Yurtdışında çalışan,Burslu olarak Yurtdışına çıkmış olanlar, Çifte Vatandaş olup SGK ile sözleşmesi olmayan ülkede çalışanlar, eğitim, doktara, master eğitimi için gidenlerden çalışmayanlar ikametlerini Yurtdışına taşımadıkları takdirde zorunlu GSS kriterlerine tabi olacaklar. Türkiye’de çalışan yabancı uyruklu vatandaşlardan kendi ülkelerinde sosyal güvenceleri yoksa bunlarında Gelir Testine başvurmaları gerekmektedir.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.