1. HABERLER

  2. KARS HABERLERİ

  3. SARIKAMIŞ

  4. Sarıkamış’ta ‘Araç’ Test Ettiler
Heykelin Gölgesinde Yeşeren ENDİŞE

Heykelin Gölgesinde Yeşeren 'ENDİŞE'

Gazete HABERTÜRK yazarı Nihal Bengisu Karaca, Kars ve düzenlenen 'Yeni Anayasa Platformu' toplantıları ardından kaleme aldığı köşe yazısı.

A+A-

Gazete HABERTÜRK yazarı Nihal Bengisu Karaca, Kars ve düzenlenen ‘Yeni Anayasa Platformu’ toplantıları ardından kaleme aldığı köşe yazısı…

Seçimler yaklaşıyor. Bu pek yakın bir zamanda "yeni Anayasa" gerçeğiyle karşı karşıya geleceğiz anlamına geliyor. Bu viraja hazırlıklı girmek gerektiğinin bilincinde olup inisiyatif alanlar, yeni Anayasa hazırlıklarına başladı. "Yeni anayasa platformu" bu konuda öne çıkanlardan biri. Platformun sözcüleri der ki, daha önceki anayasalarımız neredeyse bir "ferman" niteliği taşıyordu, bu Anayasa, bizim ilk "toplumsal sözleşme"miz olacak. O halde bu Anayasa'yı siyasi partiler değil, toplum yapsın.

"YAP"ın Kars ve Erzurum toplantılarını izleme şansım oldu. Osman Can, Mehmet Uçum, Yücel Sayman ve Lale Mansur'un da katıldığı yeni Anayasa halk toplantılarında kısa birer konuşma yaptık ve asıl derdimizin toplantıyı izlemeye gelenleri dinlemek olduğunu söyledik. Platformun "1 milyon talep" toplama hedefi var. Kars toplantısı sol tandanslı vatandaşların duyarlılıklarını ifade ettikleri bir protestoyla başladı. Onlar gittiğinde salon hâlâ doluydu, arkada da epey "solcu" kalmıştı. Milliyetçisinden muhafazakârına, İslamcı'sından Kürtçü'süne hemen her görüş mevcuttu. Öne çıkanlar aşağı yukarı şöyle: "Kürtlerin hizmetçi olmadığı bir Türkiye istiyorum." "Arapların resmi ideolojimizin anlattığı Araplar olmadığını fark ederek yeniden doğuyorum. Fakat üniversiteli kızımın arkadaşları pataklandığında yeniden ölüyorum. Yeni Anayasa istiyorum, ama bu hükümetin demokratik Anayasa yapacağına inanmıyorum." "İnsanı merkeze alan, renk, ırk, dil, din gözetmeyen bir Anayasa yapılması gerek. Kars mozaiğini karşılayabilen bir Anayasa istiyorum."

"Kürtlerin iradesini de Türklerin iradesini de yansıtan bir Anayasa olmalı yeni Anayasa. Ama kimsenin değiştirilemez maddelerden ve Ulu Önder Atatürk'ten gocunmaya hakkı yoktur. Ordu imtiyazlı evet. Ama dokunulmazlık zırhına bürünen sivil yöneticileri de istemiyorum." "KESK üyesiyim, asker yeğeniyim ve başörtülüyüm. Ve asker hakkındaki bazı olumsuz konuşmalar beni üzdü." "Öğretmen olacağım, öğrencilerimin karşısına hakları kısıtlanmış bir öğretmen olarak çıkmak istemiyorum. Laiklik ilkesinin yeniden tanımlanmasını istiyorum." "Milliyetçi değilim. Ama varlığımı Türk varlığına armağan ederek yaşamak istemiyorum." "Telefon dinlemelerine son verilmeli. Bu hükümet yeni ve demokratik bir Anayasa yapacaksa önce kendisi demokrasiyi keşfetmeli." "Bazı zümrelerinin saltanatının yıkılacağı bir Anayasa için yanıp tutuşmaktayım."

"Askerin imtiyazları var da, seçimle gelenin imtiyazları yok mu? O halde?" Kars toplantısında zikredilen görüşlerin bir kısmı böyle. Ama bana tüm bu çeşitliliğe rağmen, toplantıya hâkim olan genel havayı özetleyen en tipik ve en dramatik katılımcı görüşünü sorarsanız, şunu örnek veririm: "Bu yasanın adı ana-yasa. Devlete de 'Devlet Baba' diyoruz. Sormamız gereken soru 'Anayı ya da babayı suçlamadan önce acaba biz evlatlık görevimizi yerine getirebildik mi?' olmalıdır. Eğer iyi evlatlar olabilseydik, bu sorunları tartışmazdık." Kars örneği şu tespitin altını yeniden çiziyor: "Artık devlet toplumu tanımlamasın, toplum devleti tanımlasın" görüşüne "Ne münasebet efendim? Ne haddimize? Mevcut durumun ne kusuru var?" diyen kesimler sadece sahil şeridinin ya da metropollerin "yaşam tarzı" etrafında şekillenen alışkanlıklarını savunan şanslı azınlıklar değil. Hayatı boyunca "tarz yapma" gibi bir lüksü olmamış, hiçbir imtiyazı ve laik-çilik saplantısı olmayan serhat şehrimizde de "statüko" mutabakatı gözlemlenebiliyor.

Tam bu noktada "İkisini karıştırmamak lazım" diyor Osman Can. Aklımda kaldığı kadarıyla aktarabileceğim bir ayrım yapıyor:

"Yaşam tarzlarını, bürokratik oligarşik imtiyazlarını korumak için statükoyu savunanlar eğer 'Bize benzemeyenin var olma hakkı olmasın' talebiyle hareket ediyorlarsa, bu meşru bir talep değildir. Hiçbir Anayasa bu talebi karşılamaz. Ama statükodan yana tavır almanın nedeni korku ise, 'Bölünürsek bizi kim korur?' gibi bir endişeden kaynaklanıyorsa bu aslında meşru bir talebi içerir: Güvenlik talebi."

Kars'ın tekil bir örnek olduğunu hiç sanmıyorum. Yeni Anayasa'nın söz konusu "güvenlik talebi"ne ne cevap vereceği giderek daha çok önem kazanacak.

Sırada Erzurum var...

Nihal Bengisu Karaca

Habertürk

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.