1. HABERLER

  2. 50. Yılında 27 Mayıs'ın MUHASEBESİ
50. Yılında 27 Mayıs'ın MUHASEBESİ

50. Yılında 27 Mayıs'ın MUHASEBESİ

27 Mayıs 1960'ta olanlar, bugünden bakınca ne düşündürüyor? Kutlama mı, lanetleme mi?

A+A-

İlk büyük günah mı, harikulade bir anayasa mı? Şehirli entelektüeller için onaylayabilecekleri bir zalim ereksiyon mu, bir tür kurtuluş mu? Siyaset üzerinde askeri vesayetin temelinin atıldığı gün mü, zaruret mi? Menderes'in bebek davasından Baykal skandalına uzanan senaryonun bir versiyonu mu, ordu her şeye rağmen teminat mı? 27 Mayıs 1960'ta olanlar, bugünden bakınca ne düşündürüyor? Kutlama mı, lanetleme mi?

Oral Çalışlar (Gazeteci)
‘Acı ve utanç yaşıyorum’

Başbakanı ve iki bakanı idam ettiler. Birçok CHP’li, benim gibi bu idamları az buldu. 50 yıl geçtikten sonra bunun acısını ve utancını yaşıyorum. 

Ayhan Aktar (Akademisyen)
‘İlk büyük günah’

İlk büyük günah olarak görüyorum, İngilizcesiyle ‘original sin’ yani. Bütün darbelerin yolunu açtığı için, Türkiye’de eğitimli kentli orta sınıflarda askeri müdahalenin bir çözüm tercihi olarak kafalara yerleşmesi bakımından...

Ali Nesin (Matematikçi)
‘20 yıl babamla bunu tartıştım’

Bugünden bakmamı bırakın, bunun yanlış bir şey olduğunu ta 20’li yaşlarda anladım. O zamana kadar herkes gibi ben de olumlu bir şey olduğunu düşünüyordum. 20 yaşındayken, 1977’de, komünist bir matematik öğretmenim vardı, benden 10 yaş büyük, çok parlak bir gençti. O bana, ülkesini savunmak için eline silah verilmiş ordunun hangi nedenlerle olursa olsun darbe yapmasının yanlış olduğunu söyledi. Dünyam orada değişti. Sonraki 20 sene babamla bunu tartıştım. O 27 Mayıs yanlısıydı, ben karşıydım. Sonra 1993’te ona yardım için Türkiye’ye geldim, gözleri iyi görmüyordu, o söylüyordu, ben yazıyordum. Orada hayretle gördüm ki karşı olduğunu söylüyor. O zamanlar ‘Hasan amca’ dediği bir gazeteci varmış, o bu yanlışlığı görüp söylemiş, inanmamışlar. ‘Böyle Gelmiş Böyle Gitmez’in üçüncü cildi olan ‘Yokuş Yukarı’nın ilk 50 sayfasında bir yerlerde, bir dipnotta görürsünüz bunu. Hayatta genellikle o haklı çıkardı, bu benim onu ikna ettiğim yegâne konudur herhalde.

Seçil Heper (Sanatçı)
‘Artık insanlığa uygun değil’

Demokratik ortamlarda ve hukuk çizgisi içinde ülke menfaati için yapılmış her olay kabulümdür. Bugünkü şartlar altında artık böyle şeyler insanlığa ve hukuka uygun hareketler değildir.

Tarık Bayazıt (Restoran sahibi)
‘12 Mart’ı normalize etti’

27 Mayıs 1960’ta daha ben doğmamıştım, ne gencim düşünün! Ama tabii keşke olmasaymış; Türkiye’ye kötü âdetler, alışkanlıklar kazandırmış, kabullenmeler getirmiş. 80’de iş bir parça değişmişti ama 12 Mart’ı da normal karşıladık. İyi bir şey demedik, kötü olduğunun farkındaydık ama artık
normalize olmuştu birtakım şeyler. 27 Mayıs, o yolu açtı.

Hakan Ezer (İç mimar)
‘Kafası karışıklardan biriyim’

Ben kafası karışık insanlardan biriyim; bir yandan Türkiye’nin durumundan endişeliyim laik biri olarak ama bir yandan da demokratik olarak daha olumlu görüyorum ortamı, çünkü darbelere karşıyım. Tabii ki o dönem çok karışmış ortalık, hep kötü bir anı olarak anlatılan bir şey bu ama benim bir taraftan da karşı olmama rağmen ordunun teminat olduğuna dair inancım var. Karşımızda gelişen olayın süratinden korkanlardanız. Elimizde kalan ne? Seçim sandıkları şaibeli, adam satın almak çok kolay, cehalete prim veriliyor; bizler de arada kalmış, kenara itilmişlerdeniz. Ne o döneme övgü yapmak isterim, ne de tam bilmeden konuşmak. Bunun doğru cevabı nedir, içinden çıkamadım!

Cengiz Çandar (Gazeteci, yazar)
‘Önemli kırılma noktalarından’

Türkiye’de askeri darbeler belasının başlangıç noktası... Askerin Türkiye’de anayasa yapımından siyasi hayatın dizayn edilmesine kadar siyasi hayatta her yeri kaplamasının başlangıcı... Cumhuriyet tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri... 

Ayhan Sicimoğlu (Müzisyen)
‘Türkiye topal kaldı’

27 Mayıs’ta ben çok küçüktüm tabii ama hatırlıyorum. “Baba ne oldu?” dedim, “Darbe-i hükümet oldu” dedi. Babam da DP’den istifa etmişti iki sene evvel, Kayseri İl Başkanı ve belediye meclis üyesiydi. Menderes’le kavga etmişler bir şey için, babama “Sen karışma Şahap Bey” demiş. İyi ki de istifa etmiş yoksa başı belaya girecekti. Türkiye’nin kültür çürümesini başlatan adamlardı. Köy enstitülerinin kapanması, ezanın Arapça olması, duaların Türkçe olmaması, köyden kente göç etmek, olmayan burjuva sınıfının yeşermesi; bunları başlatan İsmet İnönü, takip ettiren Adnan Menderes olmuştur. Ha, bunun çözümü askeri darbe miydi? Hayır. Yara vardı bacakta ama tedavi bacağı kesmek olmamalıydı, ilaç uygulanmalıydı. Bacak kesildi, sonunda Türkiye topal kaldı.

Yazgülü Aldoğan (Gazeteci)
‘Bir tür kurtuluştur’

27 Mayıs 1960, demokrasi ve özgürlük vaadiyle iktidara gelip muhalefetin eleştiri ve uyarılarına, sokak gösterilerine, ayaklanmalara kulaklarını tıkayarak, kan dökerek, korku salarak baskı rejimi kurmaya kalkan bir iktidarın tek bir el silah sıkılmadan kansız sona erdirilişi, bir tür kurtuluştur. ‘Kardeş kardeşi vurur mu?’ türküsünün eşlik ettiği protestolar, ‘Gençlik, asker, polis elele’ sloganıyla, meşalelerle, bayraklarla kutlamalara dönüşmüş, cezaevlerindeki fikir suçluları serbest bırakılmıştır. Askerler, kurucu meclisin yaptığı ve Türkiye’nin gördüğü en ilerici, en demokrat anayasa kabul edilip seçimler yapıldıktan sonra idareyi sivillere devretmiş, Türkiye hiç alışık olmadığı bir özgürlük ortamına kavuşmuştur. O zamanki adıyla 27 Mayıs İhtilali, sabık iktidarın yargı ve infaz sürecindeki yanlış uygulamalar dışında, teoriye ters gelecek biçimde sivil iktidarın yürütemediği demokrasiye yeniden geçiş olmuştur. 

Extramücadele (Güncel sanatçı)
‘Bir zalim ereksiyon’

Şehirli orta sınıf için paranın eski kasaya geri dönüşü. Şehirli gençler için fütürist bir gençlik hatırası. Şehirli entelektüeller için onaylayabilecekleri bir zalim ereksiyon.

Leyla İpekçi (Yazar)
‘Bebek davasından Baykal’a...’

Cumhuriyet tarihindeki ilk darbe addedilen 27 Mayıs’a bugünden baktığımda, en çok sonraki darbelere zemin hazırlamak için derin odaklar tarafından uygulanan operasyonları görüyorum. Menderes’in bebek davasından tutun, bugünkü Baykal skandalına dek; provokasyonlarla, katliamlarla, patlayan bombalarla, faili meçhullerle, tetikçiler ve ortaya asla çıkmayacak azmettiricilerle 50 yıldır aynı senaryonun versiyonları sergileniyor. Ama giderek ne olup bittiği daha fazla görünür oldu. 27 Mayıs, adalet yerini bulana dek haksızlık ve zulümlerin hiçbir zaman unutulmayacağını da söylüyor bana. 

Pelin Batu (Oyuncu)
‘Darbe alışkanlığı devreye girdi’

Bana göre 60 darbesi ve idamlar tarihimizdeki en utanç verici vakalardan bir tanesidir. Darbe alışkanlığını devreye sokmuştur. 60 darbesi olmasaydı, bugün demokrasi tarihimiz bambaşka olurdu. Mesela erken seçim olsaydı, Menderes ve partisi anayasayı ihlal etmeseydi bambaşka olurdu her şey. Hem onların hataları hem de askerin vahşi hareketleri yüzünden bugün demokrasi açısından bayağı geri bir ülkeyiz. 

Sevan Nişanyan (Araştırmacı, yazar)
‘Faşizmin hortlama hadisesi’

1946’da gömüldü sanılan faşizmin hortlama hadisesidir. Bu memleketin başına gelmiş büyük felaketlerden biridir. Esas felaket 1923-50 dönemidir, bu da 1930’lar totaliter düşüncesinin 2. Dünya Savaşı sonunda tekrar hortlayıp geri gelmesidir. Bugüne kadar bunun vahim sonuçlarını yaşadık, yaşıyoruz.

İzzet Çapa (İşletmeci)
‘Devrim mi, darbe mi?’

27 Mayıs’ın bir devrim mi, bir askeri darbe mi olduğu çok tartışıldı. Anayasasının özgürlükler getirdiği söylendi. Ama bugün baktığımız zaman, Menderes ve arkadaşlarının idamlarının hüzünlü gölgesi, bunun bir devrim değil, askeri bir darbe olduğunu açıkça gösteriyor. Aradan geçen yıllar, Adnan Menderes’lere, Deniz Gezmiş’lere kurulan idam sehpalarının vahşetini yüzümüze vuruyor. Ben 27 Mayıs’ın bir askeri darbe olduğunu düşünüyorum ve gelişen Türkiye’de böyle şeylerin artık yaşanmayacağına ve tabii ki yaşanmaması gerektiğine inanıyorum. 

Ezel Akay (Yönetmen)
‘Lanetleme günü olsun’

Ben 1961 yılında doğdum. Doğduğum yıl, darbe olmuştu. Sonra 1971 yılında, lise yıllarımın başında bir darbe daha oldu. 80’de üniversite yıllarımın başında, bir darbe daha oldu. Ben askeri zihniyetin Türkiye’ye hâkim olmasından her zaman utanç duydum ve bunun da çok büyük zararlarını gördüm. Bu bir kutlama değil, lanetleme günü olsun. Adını koymazsak kurtulamayacağız çünkü.

Rıfat N. Bali (Araştırmacı, yazar)
‘Büyük bir trajedi’

1960 yılında 12 yaşındaydım. Hatırladığım, herkesin çok sevinçli olduğu. Bugün baktığımda kabul edilemez bir yanlış ve büyük bir trajedi olduğunu düşünüyorum.

Özcan Alper (Yönetmen)
‘Özgürlük değil tepki anayasası’

Bir kere sonrasındaki bütün o askeri darbe süreçlerinin önünü açtı. Toplumda, askeri darbeden sonra sanki kısmi özgürlükler gelmiş gibi bir algı var. Ama bir yanlışlık var bunda... Özgürlükçü bir anayasadan çok Menderes’e karşı bir tepki anayasası geldi. Bir de bazı haklar anayasa sayesinde geldi dense de aslında 61-63 arasındaki ciddi grev ve işçi eylemleri sayesinde olmuştur ama sanki 61 Anayasası’yla asker bahşetmiş gibi bir yanılsama var. Menderes’lerin asılması Türkiye’de siyasi idamları başlatması açısından da kötüydü. Kimse bunu konuşmak istemiyor. 65 seçimlerinden itibaren Türkiye sağına en büyük iyiliği yaptılar! 

Zeynep Fadıllıoğlu (Tasarımcı)
‘Donmuş düşünce sistemleri ve adalette zaafiyet’

27 Mayıs ihtilalinde henüz beş yaşında olduğum için o devri algılayamadım ama ailemden duyduklarım, o günlerin tamamen bilinçsiz bir ortamda ve çoğunluğun kutlamalarıyla geçtiği yönünde. Bugün düşündüğümde, tüm ihtilalleri hazırlayan ortamı kınıyor ve yaşananları çok üzücü buluyorum. Toplumun bilinçli olarak hakikatlerden nasıl uzak tutulmuş olduğunu kendi yaşamımda sürekli olarak gördüm. 27 Mayıs birçok insanın ölümüne sebep olması dolayısıyla da benim için ayrıca bir üzüntü kaynağıdır. İhtilallerin bana hissettirdikleri: Korku, endişe, üzüntü; neticesinde demokrasinin ertelenmesi, katılımcılığın yok edilmesi, donmuş düşünce sistemleri ve adalet sisteminde zaafiyet.

Ahmet İnsel (Akademisyen)
‘Büyük bir yol kazası’

27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ilk adımıdır. 27 Mayıs darbesi olmasaydı Türkiye’de bir dizi demokratikleşme, bugün hâlâ sıkıntısını çektiğimiz statükocu güçlerin tasfiyesi çok erken olabilecekti. Kürt sorunu başta olmak üzere, bugünkü birçok acil durumun kaynağı değildir ama onların çözülmesinin önündeki engellerin yerleşmesine yol açmıştır. 27 Mayıs, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin demokratikleşmesi, toplumun demokratikleşmesi açısından büyük bir yol kazasıdır. 

Nadire Mater (Gazeteci, yazar)
‘İlk kare: Nispet yapan kız’

İlk karede arkadaşlarıyla ‘Hatırla Menderes o meşum geceyi’ diye hançeresini parçalarcasına şarkı/marş söyleyerek ihtilale üzülen öteki arkadaşlarına nispet yapan bir kız çocuğu görüyorum. Her birimiz ilkokulu bitirmek üzereydik, ailelerimizin kopyasıydık. 27 Mayıs, daha sonra ‘Anayasa ve Hürriyet Bayramı’ bile oldu. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonraki darbelerin, olağandışı mahkemelerin, İstiklal Mahkemeleri ve İzmir Suikastı yargılamalarından sonra siyasi idamların yeniden kapısını açtı. 1961 Anayasası, Başbakan’a karşı sorumlu tuttuğu, her bir yerden bağımsız Genelkurmay Başkanı’yla asıl iktidarı işaret etti. Askeri vesayet o gün bugündür sürüyor. Dahası, ‘egemenlik’ de ‘millet’ten alındı, ‘Türk milleti’ne verildi. 

Hasan Cemal (Gazeteci, yazar)
‘Silah seslerine sevinmiştim’

1960’ın 27 Mayıs’ında, Ankara’da lise 2’de öğrenciydim. Devrin Demokrat Parti iktidarına karşı hiç de olumlu hisler beslemeyen mülkiyeli ağabeylerimizin yanında yer almıştım. Bu yüzden 27 Mayıs sabahı Ankara’da, Kızılay’daki evimizde sabaha karşı silah sesleriyle uyandığımızda sevinmiştim. Ancak üst katımızda oturan arkadaşlarımın babası, Samsun mebusu Ferit Bey’i askeri bir ciple alıp gittiklerinde üzülmüştüm. 16 yaşında 27 Mayıs’ı destekleyen Hasan Cemal, yıllar geçtikten sonra askeri müdahalelerin, darbelerin, muhtıraların kesin olarak karşısına geçecekti. Hayat böyle bir şey işte.

Turgay Oğur (Genç Siviller üyesi)

‘Hâlâ hesap sorulmuş değil’

27 Mayıs siyaset üzerindeki askeri vesayetin temellerinin atıldığı bir gündür. 50 yıldan beri başbakanlık koltuğuna oturan herkes kendisinden önce o koltuğa oturan birinin idam edildiğini, vücudu üzerinde onlarca sigara söndürüldüğünü bilerek başbakanlık yaptı. Askeri vesayetin esas kaynağı, 27 Mayıs’ta seçilmişlerin içine salınmış bu korkudur. O gün 27 Mayıs’a devrim diyenlerin çocukları 12 Mart ve 12 Eylül’de idam edildi. 12 Mart ve 12 Eylül’e sevinenlerin kızları 28 Şubat’ta eziyet gördü. Bugün herkes darbelerden gereken dersi çıkardı. Darbenin 50. yılında artık favori darbesi olmayan insanların çoğunlukta olduğu bir ülkeyiz. Ancak hâlâ hiçbir darbeciden hesap sorulmuş değil. 

Timur Selçuk (Müzisyen)
‘Ortak bir yanlış’

Bir; hükümetlerin devlet erkini kullanırken dikkatli olmaları... İki; halkın üzerine düşen görevi doğru yapması... Üç; bürokrasi, medya ve sermayenin ülke çıkarlarını doğru korumaları... Bütün bu görevler yerine getirilmemişse, yani suskun halk, suskun bürokrasi, suskun medya, suskun sermaye söz konusuysa, gençlik herkes adına konuştuğunda, bu çığlığı yalnızca Silahlı Kuvvetler duyduğunda ortak bir yanlış var demektir. 

Nejat İşler (Oyuncu)
‘Çocukken güzeldi, şimdi değil’

Eskiden bahar bayramıydı, biz ilkokuldayken. Bendeki tezahürü bu. Okul tatil olurdu eskiden, güzeldi. Ama çocukken güzeldi... Şimdi bakınca, güzel bir şey değil tabii... 

Sebati Karakurt (Fotoğrafçı)
‘Biz büyüğe saygı gösteririz’

Öyle birine sordunuz ki hayatı boyunca hiç kitap okumamış, kafayı hiçbir şeye takmamış, ideolojik, siyasal hiçbir fikri olmayan biriyim ben. Ayrıca balık hafızalı biriyim, çevremin hemen etkisinde kalırım. Ama ben 1962 doğumluyum, o benden iki yaş büyük ve ben büyüklerime saygılı bir adamım, biz öyle gördük!

Sırrı Süreyya Önder  (Sinemacı)
‘En iyisinin...’

En iyi askeri darbenin Allah belasını versin! 

Suna Selen  (Oyuncu)
‘Harikulade bir anayasa’

27 Mayıs bana harikulade bir anayasa anımsatıyor. Yani bu anayasa değişikliğinden sonra ileride tekrar o gelse çok mutlu olacağım. Sendikal haklar, işçi hakları hepsi vardı orada...

Tuğba Özay (Model)
‘Bana göre doğruydu’

Bana göre doğruydu. Şu anda da zaten Kemalistler açısından baktığınızda en kabul edilebilir anayasaydı. Bildiğim kadarıyla sendikaların açılması, bazı insani hakların kabul edilmesi açısından çok büyük gelişmeydi o dönemde. Şu anda da bazı haklar savunulabiliyorsa hâlâ, o dönemde yapılan hareketlerin sonucu. 

Aslan Fatin Yener (İşadamı, Fatin Rüştü Zorlu’nun torunu)
‘Dedemin mektubu hâlâ bende’

İhtilalden iki sene sonra doğdum. Bu olay bizim aile içinde de tahmin edersiniz ki hep konuşuldu. Bizce Türk siyasi hayatını ve demokrasiyi çok zedeleyen, başarısız bir harekettir. Ama benim şahsi bir şikâyetim yok çünkü halk birinci yılından itibaren bize desteğini gösterdi. Hareketi yapan askeri cunta, TSK’ya bile kabul ettiremedi bunun doğruluğunu. İspatı ortada; bu tarih bayram olarak kutlanıyordu, bayram olmaktan Kenan Evren zamanında çıktı. Dolayısıyla bizim ailemizin TSK ile de halkla da sorunu olmadı hiç. Benim en üzüldüğüm şey, iktidarda çok genç ve dinamik bir kadro olmasıdır o zaman. Büyükbabam idam edildiğinde 51 yaşındaydı, en verimli olabileceği yaşlar. Ama bakın bugün Fatin Rüştü Zorlu Anadolu Lisesi var, Hasan Polatkan Caddesi’nde gezilebiliyor, Adnan Menderes Havaalanı’na inilebiliyor. Dedemin mektubu hâlâ bende durur, “Tanrı memleketi korusun” diye biter o mektup!

Gökhan Avcıoğlu (Mimar)
‘Elimizde bir tek demokrasi var’

O tarihten üç-dört ay sonra doğdum. Ben bu ihtilale, tüm darbelere karşı birisiyim. Bu ortamın sonunda iyi bir şey yaratmadığını düşünüyorum. Beğensek de beğenmesek de seçimle gelenlerin yönetim tarzını, kabul etmek zorundayız. Çünkü elimizde bir tek demokrasi var ve onun gereklerini yerine getirmek gerekiyor. Aradaki kesintiler hiçbir zaman hoş sonuçlar doğurmuyor.

Murat Belge (Akademisyen)
‘Adeta tapu kadastro dairesi’

Ben ilk üç ayından sonra 27 Mayıs’a iyi bakmamış insanlardanım. İlk üç ay olumluydu çünkü tabii ben de DP’nin iktidar tarzına muhaliftim. Onların oradan gönderilmesi başka siyasi çıkış fikrimiz olmayan bir çağda sevindirdi. Ama aradan geçen bunca zamandan sonra artık daha da sevimsiz tabii çünkü hâlâ içinden çıkamadığımız darbeler sürecini başlatan olaydır. Atatürk’le İnönü olduğu sürece, en güvendikleri insan baştayken sessiz kalan Türk ordusu kaybedilen iktidarı 1960’ta geri aldı. Sonra da durmadan tekrarladı bunu. Tabii 27 Mayıs ilk olduğu için emir-kumanda zinciri dışındaydı, sonrakiler o zincirin içine de girdi. Adeta tapu kadastro dairesi, posta idaresi nasıl çalışırsa onun gibi bir yöntem, bir gelenek oldu.

Vatandaşın  50. seneidevriye hissiyatı

* Ömürden Bakaçhan, Grafiker, 34

Halkın kavgasını vermediği anayasayı bir muhtıra, bir darbe tarihe gömer, sonra da anlamadığı anayasaları oylamak için sandık başına gider. Velhasılıkelam darbeyle gelen anayasadan, gece 12’den sonra içilen rakıdan fayda gelmezmiş.
* Aşur Koç, Emekli, 76

Memleketi darlıktan çıkardı ama adama kıydılar. Çok değerli adamdı Menderes. Önceden ne altgeçit vardı, ne üstgeçit. Vatan Caddesi’ni yaparken ‘Uçak mı indireceksin’ diye küfrettiler ama bak şimdi yetmiyor. Anadoluluyum ben, giyecek çarık yoktu, kara lastikten de olsa ayakkabı getirdi onlar, millet bayram etti. Tam 27 Mayıs günü İzmir Nato’da askerliğimi yapıyordum. Evet-hayır diye bir şey çıkardılar ama ‘evet’in neye, ‘hayır’ın neye yaradığını bilmiyorduk. Yediler adamı, yazık oldu.
* Müge Erdi, 20, Öğrenci

Gümüşsuyu’nda Tarık Zafer Tunaya Sokak’ta oturuyorum. Bir kitapta karşıma çıktı bizim sokağın adı. ‘Vay be’ deyip bakmıştım, oradan biliyorum 27 Mayıs’ı. Askerler devlete el koyuyor, sonra yeni bir anayasa yapılıyor ve bizim Tarık Zafer Tunaya da o anayasayı yapanlardan biri. Çok etkilenmiştim. Film gibi. Başka bir şey bilmiyorum.
* Koray Fadır, 27, İşsiz

Türkiye solu 27 Mayıs 1960 darbesini büyük bir yanılsama olarak yaşadı bence. Sol maskesi giydirilmiş askeri bir darbe işte. 10 yıl geçer, 12 Mart yaşanır. 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını bir intikam olarak mı göreceğiz?  Sonuçta bu darbenin demokrasi için yapıldığı söylenir ama Alparslan Türkeş gerçeği unutulur hep. 
* Recep Us, 67, Emekli

50 yıl olmuş bak! Ailem, tabii ki sonra ben Demokrat Parti üyesiydik. Adnan Menderes’in değeri bu ülkede anlaşılmamıştır. Kemalist askerlerin o gün için yaptığı darbe vatanımız, milletimiz düşünülerek yapılmıştır. İdamlar çözüm değildi. Her yıl Adnan Menderes’in ölüm yıldönümünde Vatan’daki türbesine giderim mutlaka. Dualarımı esirgemem. 
* Remziye Esen, 52, Ev hanımı

Bizim evde konuşulmazdı siyaset: Ama oyumuzu hep CHP’ye verdik. Askerlerin yaptığı 27 Mayıs İhtilali sayesinde bu ülke Atatürk’ün yolundan ödün vermemiştir. Ama keşke idam edilmeseydiler. Olacağı varmış! Menderes’in çocukları da aile geleneğini devam ettirip siyasete girdi ama Menderes’in idamı onların laneti oldu sanki. Istıraplı bir hayat yaşadılar. Yazık! 
* Zeynep Kayı, 21, Öğrenci

‘Hatırla Sevgili’ dizisinin ne kadar mühim olduğunu bir kez daha anladım. Ben ülkemin yakın dönem siyasi tarihini o diziden öğrendim. Babası Demokrat Parti milletvekili olan Yasemin’in ve ailesinin neler yaşadığını hatırlıyorum. Bunu gerçekten yaşayanlar kim bilir ne acılar çekti? Sonuçta dizide gerçek görüntüler de izledik. Sahiden bu ülkenin başbakanını asmışlar. Adı neydi başbakanın?
* Nuri Sezgin, 69, Emekli

Demokrat Parti’nin çok yanlış tutumları vardı. Kasıt vardı, ihmal vardı. 6-7 Eylül olaylarını hazırlayan onlardır. Atatürk’ün bize hediye ettiği bir demokrasi var, onun altını oymayacaksın. Geldiğin gibi gidersin yoksa. 27 Mayıs o dönem Türkiye’sini rahatlatmıştır. 
* Tuba Erdoğan, Öğrenci, 32

60’a ihtilal, 80’e darbe diyorlar, bence ikisi de aynı bokun soyu...
* Osman Demir, 51, Çaycı

İhtilaller iyi olur mu? Diktatörlük, başka bir şey değil. 80 ihtilalinde Doğu’da gezici askerdim. Hep dağda olduğumuz için pek bir şey görmedik ama diğer askerlerin anlattıkları korkunçtu. Demokrasi olmadı. Elinde gücü tutan ‘Demokrasi benim’ dedi. 80 darbesinin 20 sene geriye götürdüğünü söylerler, 60 ihtilalinde de bir o kadar koyun üstüne. İşte memleketin durumu...
* Feride Yıldız, 26, Öğrenci

80 darbesine göre daha masum bir imajı vardır. 80 eli kanlı bir darbeyken 60 darbesi demokrasi maskesine bürünmüştür. Görünürdeki eliyle özgürlük dağıtırken, diğer elinde militarizmin idam ilmiğini sıkıca tutmuş, hiç bırakmamıştır.
* Özgür Gökmen, Siyaset bilimci, 38

Çocukken Hürriyet ve Anayasa Bayramı vardı. İsmini afili bulduğumu hatırlıyorum. Askerlerle alakalı bir bayram olduğunu da seziyordum galiba. Çünkü sonra askerler geldi, bayram gitti. Anlamamıştım. Asıl Hürriyet Bayramı’nın 1908 Devrimi sonrasında ilan edildiğinden haberdar olduğumda artık çocuk değildim. 100. yıldönümünde bunu öğrendiğim yaştaki öğrencilerle konuşurken gördüm: Ne ilkini bilen var, ne de 27 Mayıs sonrası ilan edileni.
* Barış Sulu, 32, Dekoratör

Bir ülkede eğer demokrasi kelimesini kullanıyorsanız, memleketi hırslı politikacıların elinden kurtarmak halkın görevi olmalıdır, asla ordunun değil. 60 darbesinin 50. yılında hâlâ aynı korkularla ve aynı senaryolarla yaşıyor olmak da bu coğrafyada demokrasi kelimesinin göstermelik olarak kullanıldığının kanıtıdır.
* Bülent Karaçeper, 37, İşsiz

Ezilenlerin ezen üzerinde bir hegemonyası olmadığı sürece darbe darbedir. 27 Mayıs darbesi, halka temel haklar ve özgürlükler bakımından görece rahatlıklar vermiştir ama askeri müdahaledir neticede. 
* Melis Büyükdumanlı, 22, Öğrenci

İdam kararlarını hiçbir şekilde kabul edemeyiz. 27 Mayıs’ın, ‘Hadi o zaman, darbe yapalım arkadaşlar’ diyerek yapıldığını düşünüyorum. Yassıada’daki Menderes ve arkadaşlarının görüntüsü sinema salonlarında filmler başlamadan önce gösterilirmiş. Ama insanların orada yaşadığı acı değil de, havyar yerken görüntülerinin yayınlanması, üzerinden çok geçmeden de bu insanların bazılarını asmak korkunç!
* İsmail Karataş, 57, Güvenlik görevlisi

Bu bir yargı meselesidir ama yargı üzerine de konuşmak istemem. Konuşan susturulur zaten. Yargı dediğiniz de devletin işi zaten. Biz okumuş değiliz, darbe olmasın deriz. Ama hükümetlerin de insanların tümünü düşünmesi, herkese yönelik kararlar alması, hep bana dememesi lazım. Kardeşin kardeşle karşı karşıya geldiği bir durumdu 27 Mayıs neticede...
* Müge Akay, Emekli öğretmen, 64

Orta 2’de okuyan, dünyadan habersiz bir kızdım o zaman. Okula gittik, eve geri yolladılar, ‘Radyo başından ayrılmayın’ dediler. ‘Yorgun Mayıs Kısrakları’nda Yılmaz Karakoyunlu güzel anlatır o zamanları. Menderes büyük açılımlar yaptı fakat kişisel zaafları, uyguladığı baskılar vardı. Ben darbeye karşı değilim. Hele o dönem doğruydu. Sivil yönetim çıkmaza girdiğinde, gençler sokaklarda ölmeye başladığında, mecbur kalınca neden darbe olmasın? Şimdi referandum sonrasında darbecileri yargılayacağız belki de... Politikanın korkunç yanlışları oluyor böyle. 
* Cemil Kızıldağ, Kameraman, 29

Bazılarına göre 27 Mayıs diğer iki darbeden farklıydı. Çünkü bu ülkenin görece en demokratik anayasası 27 Mayıs darbesinin ürünü. Ama o anayasada da Kürtlerin payına bir parça demokrasi düşmemişti. Herkes darbelere karşı gibi görünüyor ama öyle değil. Cumhuriyetçiler 27 Mayıs’a, muhafazakârlar 12 Mart’a, sermaye de 12 Eylül’e minnettar. Ama biz darbelerin gerçek mağdurları iyi biliyoruz ki, askeri darbeler zulüm ve işkenceden başka bir şey getirmemiş. Türkiye’de darbe kültürünün önünü 27 Mayıs açmıştır.
* Hilal Yüksel, İletişim uzmanı, 30

Darbe, insanlıktan utandıran soğuk bir kelime. Kısacık Cumhuriyet tarihimiz bunu üç kez yaşamış, neden? Askerliği kutsadığımızdan mı? Demokrasinin ne olduğunu anlamaya zekâmız mı yetmiyor? Suçu hep dış güçlere attığımızdan mı? Birilerinin kendinde, güç kavgaları uğruna bir milletin onuruyla, geleceğiyle oynama hakkını bulabilmesi mi? Yanıtı bulamadım ben.
* Çimen Günay, Edebiyat doktoru, 34

Mesleki deformasyon, aklıma 27 Mayıs romanları geliyor. Attila İlhan’ın ‘Yaraya Tuz Basmak’ı, Vedat Türkali’nin ‘Bir Gün Tek Başına’sı... Menderes’in tahakkümüne dokundurmalar, öğrenci eylemlerine, basına uygulanan baskıya değinmeler vardır bu romanlarda; mücadele vardır, çelişkiler, aşk vardır. O dönemi anlamak için okumak gerek. 
* Ali Altıparmak, Çevre mühendisi, 37

27 Mayıs, Türkiye’nin idam sehpasında kaybettiği pek çok değeri aklıma getiriyor. İhtilaller bir ülkenin geleceğinden çok şey götürmüştür. Türkiye yavaş yavaş yasaklardan serbestliğe doğru gidiyor, AB’ye uyum sürecinde oluyor bu. 27 Mayıs kötü bir anıydı ve Allah’a şükür geride kaldı. 
* Hüseyin Taş, Seyyar satıcı, 47

27 Mayıs, 12 Eylül’e kadar Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlandı. 23 Nisan gibiydi. Adnan Menderes ve diğerlerinin asılması Amerika’ya ters düşmelerindendir; onlar kurban... Menderes gitti, yerine Demirel geldi, Çiller geldi, şimdi de AKP başımızda. Onun ölmüş olması neyi değiştirdi? 
* Oya Gün, Sekreter, 31

Vatan Caddesi’ne Adnan Menderes için anıt mezar yapıldığında çocuktum. İlk o zaman duymuştum. 27 Mayıs sadece Adnan Menderes’in idamını aklıma getiriyor. Başka neler olduğu hakkında bir fikrim yok. Bir de 27 Nisan’da internet darbesi olmuştu hani, o zaman ‘Genç subaylar rahatsız’ diye bir laf dolaşmıştı ya, galiba 27 Mayıs’ta da subaylar rahatsız olmuş yaşananlardan.
* Necdet Aktaş, Esnaf, 48

O dönem DP’nin yaptıkları tarihsel olarak bakınca gericiliktir. Amerika’yla yaptığı anlaşmaları, öğrencilere, aydınlara yapılan baskıları hiçbir zaman doğru bulamam. Askerin değiştirdiği bazı anayasa maddelerinin doğru bulduğum yanları var ama bu, bir darbeyi, hele ki içinde kayıpların olduğu darbeleri destekliyorum demek değil.
* Osman Saka, Bilişim uzmanı, 40

O sabah darbecileri niyeyse önce Amerikan elçisi kutlamış. Demokrat Parti, yedi yıldır iktidar ediyorken oluyor bunlar. Rahmetli dedemin iç çekerek “Menderes çok iyi adamdı” dediğini hatırlıyorum. Memleketin, tam tersi, her mahallede bir milyoner laflarıyla nasıl geriye doğru gittiğini sonradan öğrendim. Menderes, o sıra dışarıda palazlanan sermayenin açık olarak adamıydı. Ama bir hata yaptı, tam da şimdi yaşadığımıza benzer şekilde, orduyu tasfiye etmeyi denedi. Ve bu hata, onun son hatası oldu. 
* Azad Kevser, Araştırmacı, 31

27 Mayıs darbesi ilerici bir anayasaya yol açmışsa da, trajik sonuçlar da doğurdu. Askeri darbe ve akabinde Yassıada yargılamalarıyla gelen idamlar, intikam amaçlı üç gencin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamına yol açtı. 27 Mayıs müdahalesinin 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinden bir farkı yoktur.
* Erdal Karaman, İnşaatçı, 47

Ne desem? İdam kötü bir şey. Bugün baksan kimleri kimleri asmak lazım. Zaten Türkiye bir çıkmazda, her şey karmakarışık. Bakıyoruz şimdi de askerler yargılanıyor. Vatandaş olarak kafamız karışıyor. 
* Meral Candan, Editör, 28

Türkiye’nin ilk darbesi, muhtemelen diğer darbe plancılarına örnek teşkil etti. 50 yılda değişmeyen tek şey, darbecilerin kullandığı argüman. Her seferinde kardeş kardeşi vuruyor... ‘Darbeden başka yol yoktu’ diyerek yaşananları olumlanmasının bedelidir yaşanan tüm darbeler. Sadece 27 Mayıs değil, diğer örnek olduğu tüm darbelerin nelere mal olduğunun hatırlanması gerekiyor ki, askerin siyaset üzerindeki gölgesi kalksın. 
* Özlem Mete, Öğrenci, 25

Çok yanlış bir hükümet olsa da bunun tek çözümü 27 Mayıs darbesi değildi. Sonrasında askeri yönetimin de sorunlara çözüm bulamaması yapılan hatayı fark ettirdi ama gerçek aynı... Bu darbenin sözcülüğünü Alparslan Türkeş’in yapması ilginç. Bence en kötü suçlarda bile işkence ve kötü muamele kimseye ceza olmamalıdır. 
* Ahmet Kaçar, Öğrenci, 20

27 Mayıs mı? Ben Ardahanlıyım. 27 Mayıs 1992’de, yani ben iki yaşındayken Ardahan il olmuş. Bunu biliyorum. Başka ne olmuş? Darbe mi? 12 Eylül’ü biliyorum sadece, onu da ‘Hatırla Sevgili’ dizisinden öğrendim. Hepsi bu.
* İhsan Eruygun, Şoför, 53

Aynı şeyler bugün dahi yaşansa, en fenasından vatana ihanet suçu da işlense kimsenin asılması taraftarı değilim. Askeriye sağlam bir güçtür, ben yaptıklarına inanırım da. Ama asma hakkı başka bir şey. Benim gibi düşünen de azdır. Herkesin dilinde ‘Sallandıracaksın şunları...’ lafları var.
* Gizem Ulusoy, Öğrenci, 24

Türkiye’nin ilk resmi demokrasi zaafı olarak görüyorum. Yassıada idamları utanç belgesidir. Gezmiş’lerin idamında da Yassıada idamlarının etkisini kimse göz ardı edemez. Sonuçta darbelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin apolitik olmadığı su yüzüne çıkmıştır.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.