1. YAZARLAR

  2. Ali ihsan ALINAK

  3. Kılıçdaroğlu Fenomeni
Ali ihsan ALINAK

Ali ihsan ALINAK

Kılıçdaroğlu Fenomeni

A+A-

Deniz Baykal'ın 'oyundan uzaklaştırılması' ile ilgili söylenecek çok şey var.

Sürecin ipuçları incelendiğinde, komplonun neden ve kimler tarafından yapıldığını da çözümlemek mümkündür. 

CHP içinde ve dışında Baykal için ‘timsah gözyaşı’ dökenlerin bir gece de saf değiştirmesi çok önemli bir ayrıntıdır. 

Neler oluyor, bu denli hızlı bir saf değişiminin sebepleri nelerdir? 

Soruları uzatmak gerektiği gibi, basit ve etkili cevaplar ile süreci derinleştirmek mümkündür.

Kılıçdaroğlu… Yeni dönemde ne denli etkin olacak?

2007’nin 19 Şubat’ında PolitiKARS.com'daki köşemde yayınlanan “Sol ve Türkiye Siyaseti” adlı yazımda değişimin ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştim..

Süreci anımsama ve bundan sonra neler olabilir konusunda daha sağlıklı düşünmemiz için yazımdan yola çıkarak 'CHP merkezli Sol'un akıbetini değerlendirelim.

SOL VE TÜRKİYE SİYASETİ

“Tek kutuplu Türkiye siyasetinde, ‘sol’ yeniden örgütlenmeli ve düşünsel dönüşümünü tamamlayarak, denge olabilmeyi başarmalıdır. Sol hareket ve partiler kendilerini sorgulamalıdırlar.” Ali ihsan ALINAK

***

90’ların başında ‘sosyalist sol’un reel çöküşü, kitlesel kaybı da beraberinde getirmiştir. Solcu olmanın değersizleştiği son 15 yıl, yükselen yeni değerler ve siyasi anlayışlar (?); özellikle 'milliyetçi ve islamcı' söylemlerin iktidara geldiği bu süreç, ülkenin sahipsiz kalışının da göstergesidir.

12 Eylül cuntası, faturasını sol hareketlere ve düşüncelere kesmiştir. İmha üzerine kurulan bu faşizan baskının dünyada bir benzeri henüz yaşanmamıştır…

'Sovyetler Birliği ile İran Devrimi'ne karşı geliştirilen Amerikancı müdahale, 'Türkiye Solu'nu kimliksizleştirme etkisine almıştır.

Yığınların 'hak talepleri'nden uzaklaşmanın etkisiyle 'sağcı söylemleri' önde tutan modelin gömleğini solculara giydirmenin arayışına gidilmiştir. Yılgınlıkların yoğunlaştığı bu süreç beraberinde ‘teslimiyeti’ getirmiştir. 'Milliyetçi ve İslamcı' sağ partilere kitlesini kaybetmesiyle devasa bir güvensizlik yaratılmıştır.

'Reel Sosyalizm'in kendini yenilemeyerek çöküşü ile ciddi kayıplar yaşanırken; sağcıların hoyratlaşarak tek kutuplu düzen geliştirme çabaları, aynı refleksle karşıtını da yaratmıştır. 

Latin Amerika’daki sol iktidarlar dikkate değer ve incelenmesi gereken pratiklerdir.

İnsan hakları, çevreci ve liberalizm soslu 'Avrupa solu' cazibe merkezi olabilmeyi başarmakta ve 'AB konsepti' özelindedir. Ancak demokratik refleksler ve insan hakları temelinde ki yaklaşımlarının inandırıcılığı maalesef tartışılır durumdadır. Bu anlayışın uluslararası sömürü karşıtlığından söz edilmezken, Sovyet sonrası dağılma etkisindeki alanlarda yeni 'modern sömürgeler' yaratmanın peşinde koşulmuş ve etki alanını genişletmiştir. Enerjinin kontrolü konusunda ise ABD ile derin ve sessiz bir savaş yürütülmektedir.

Çin ise sürekli tartışılmaya değer bir yapıdadır. Çin’deki hızlı büyüme kapitalistlerin iştahını kabartırken, beraberinde yeni bir işgal dalgası yaratır etkisini de göstermektedir. Çoğunluğun korkuttuğu ve solcuların da dikkatle incelemesi gereken bir model yaratan Çin, 'üçüncü dünya'nın kalkınmasına model olabilecek bir takım ilişkiler yarattığı gibi, karşısındaki süper güçlerin de tepkisini almaya devam ediyor.

Türkiye’nin solu, geldiği nokta da dünyadaki yansımalarının benzeri niteliğindedir. Özellikle Ortadoğu ve ön Asya üzerindeki kapitalist yayılmacılığın etkisi; güdük ve demokratik olmayan unsurların yeşermesini geliştirdiği gibi, İslami motifler ve terörize olmuş olgularla yoğunlaşmıştır.

Sol ve milliyetçiliğin birlikte anıldığı bir paydaşlık gelişmesi, elma ile armutların karışmasını andırmaktadır.

Geçmiş pratiklerin 'parlamenter muhalefet' dışındaki etkisi sorgulanırken, sorunlara çözüm üretme konusunda ki güven eksikliği, seçmenini ve ittifaklarını sağ partilere kaptıran bir duruma dönüşmüş, bununla birlikte iktidar şansını da zora sokmuştur.

Son otuz yılın iktidar profillerinde sorgulanması gereken şey, 'merkez solun' kimliksiz (?) siyasetidir.

2000’li yılların görünen ve görünmeyen yüzünde, ülkenin kaybettiklerinin ne denli etkin izler bırakacağının incelenmesi gerekmektedir. Bu sorgulamada ki öncelik, kimliği ve misyonu ile ilgili netleşme olmalıdır (!)

Kendi ile yüzleşen bir sol hareket, kompleksiz bir araya gelebilecek olgunluğa da erişecektir.

Asıl öncelikler ile gündelik yaşamın öne çıkan sorunları konusunda netleşmek gerekliliği şarttır. Bazen kaygılar ve güne dair yorumlamalar genel siyaseti ve ön görüyü yanlış hale getirebilir.

Türkiye’nin öncelikli sorunları konusunda ileriye yönelik siyaset belirleme çalışmaları yapılmalı ve bu konuda netlik kazanılmalıdır. '..denize düşen yılana sarılır' siyaseti çözüm değildir.

Bunun en belirgin örneği, yüksek eğitimde ki YÖK konusunda sol tavırdır. Gerici üniversite örgütlenmesinin mimarı YÖK kurtarıcı gösterilerek, asıl niyetler göz ardı edilmektedir. Bu siyaset ülkeyi yönetenlerin işine yaramaktadır.

Türkiye tarihinin yaşadığı en büyük yoksulluk ve içinden çıkılamaz hale gelen kimliksizleştirilmeye yönelik siyaset maalesef (!) üretilemiyor. Apolitik yapıya su taşıyan sol siyaset terk edilmeli, halkın sahipleneceği politikalar geliştirilmelidir.

İslami ve milliyetçi söylemlerin yönetimde derinlik kazandığı bu süreçte, slogancı siyaset ülkenin geleceğini karartır gözükmektedir. Ortadoğu, AB ve Kürt sorunu konusunda gerçekçi siyaset üretme zorunluluğu acil bir haldedir.

Halkı iktidar yapacak ve iç dinamikler ile barış sağlayacak dönüşümün zorunluluğu içinde Sol değişmeli ve değiştirmelidir."

19.02.2007

Ali İhsan Alınak 1967 Digor doğumlu, Kars’ta yaşıyor. Uzun bir süre Mimarlar Odası Kars Temsilciliği yapmış, şu anda Kafkasya Kültürleri Araştırma Merkezi ile www.PolitiKARS.com internet portalını yönetmekte. 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.