1. HABERLER

  2. SÖYLEŞİ

  3. 100. yılında Sürgün Yolunda (7)
100. yılında Sürgün Yolunda (7)

100. yılında Sürgün Yolunda (7)

Ermenilerin tehcir kararına şehirde en fazla muhalefet Mevlevilerden geldi. Hem inançlarına, hem de insanlıklarına ters gelmişti yapılanlar.

A+A-
Ermenilerin tehcir kararına şehirde en fazla muhalefet Mevlevilerden geldi. Hem inançlarına, hem de insanlıklarına ters gelmişti yapılanlar. Önde gelen tarikat mensupları da Konya'dan sürüldü. Birçok Ermeni sözlü anlatımlarında Konya'daki Mevlevileri katı dindar olarak tanımlar ancak soykırım sürecinde kendilerine yardımlarını da mutlaka anımsatır.

Mevlana şehri Konya'dayız... 

Son dönemde Suriye'den aldığı göçle birlikte şehrin düşük maaşlı çalışanlarının %80'i Suriye'den gelen göçmenler olmuş. Çoğu kaçak olarak taşeron şirketlerde çalışıyor. Bu da aslında devlet kontratlı ihalelerde çalışanların arasında Suriye'den gelenleri görmemizi sağlıyor. Kentin raylı sistemlerini döşeyen taşeron şirketin çalışanlarının büyük kısmı Suriyeli.

Hoşgörü şehri Konya şimdi Suriye'den kaçan savaş mağdurlarına kapılarını açmış. Ancak şehirde Ermeni mimarisinden eser yok. Ünlü Ermeni konaklarından birçoğu Milli Emlak'a, Hazine'ye veya Vakıflar Müdürlüğü'ne verilmiş. Bugünkü Numune Hastanesi de 1915 yılında Ermeni bir ailenin evinin üzerine inşaa edilmiş.

Dindar ve katı bir mizaca sahip Başbakan Davutoğlu'nun memleketi. Ermenilerin varlığı ile ilgili birkaç soru sorduğumuzda insanlar ters bakmaya başlıyor.

Ermeni mahallesi bugünkü Aleaddin tepesinde.

Bugün şehrin merkezi olan bu mahallede sokak aralarında geziniyoruz. Karşımıza çıkan bir bina dikkatimizi çekiyor. İl Kültür Müdürlüğü yazan binanın kapı ve pencereleri bölgenin Ermeni mimarisine uygun. Ancak yazıt olabilecek tüm taşların üstü kazınmış veya boyanmış. Sıva da bu bölgedeki birçok konağın taşlarının üstünü kapatmakta oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Her şeyi kapatsalar da kapının üstündeki Türk bayrağının altında ufacık bir metal tabaka kalmış. O tabakanın paslarının arasından Ermenice birkaç harf okunabiliyor ancak.

Kaynaklarda 5 bine yakın Ermeni 6 bine yakın Rum'un yaşadığı söyleniyor. Ermeni kilisesinin yerinde şimdi orduevi var. 
Mahalledeki eski bir terzi buranın Ermeni okulu olduğunu söylüyor. Yapı daha çok bir konağı andırsa da hemen yan tarafındaki taş yapı Ermeni okulu olabilecek nitelikte.

Ne yazık ki arşivlerde Konya Ermenilerinin okuları ile ilgili eski bir fotoğraf kalmadığından bir karşılaştırma yapamıyorum. Ancak eski bir fotoğraf restore edilen bu binalardan birinin önünde çekildiği hissi veriyor. Bir Sahakyan Okulu mezunlarının 1914'teki fotoğrafına bir binaya bakıp uzun uzun düşüncelere dalıyorum...

BİR KURTARICI: VALİ CELAL BEY

Konya, Batı Anadolu'dan sürgüne gönderilen Ermenilerin ilk durağıydı. Burada toplanan Ermeniler, Der-Zor'a doğru yola çıkartılıyordu. O dönemde hem Celal Bey, hem de Konya halkı aç susuz yollarda olan sürgünlere yiyecek, içecek yardımında bulundu.

Celal Bey daha önce Halep valiliği yapmıştı. O yüzden Suriye çöllerini iyi biliyor, sürgünlerin başına neler geleceğini az çok kestirebiliyordu. Bu yüzden sürgün kararı kendisine ulaştığında hiç tereddüt etmedi ve bu kararı uygulamadı. Konya Ermenileri en azından bir süre için güvendeydi. Sevk edilmek üzere Konya'ya gelenleri de çevre ilçe ve köylere dağıttı. Böylece şehir merkezinde dikkat çekecek bir kalabalık birikmemiş oluyordu. Ancak Celal Bey'in tavrı kısa sürede dikkat çekti ve Ekim 1915'te görevinden alındı ve Birinci Dünya Savaşı'nın bitimine kadar da devlet görevi alamadı. Fransızların isteği üzerine Adana valiliğine tayin edildi. Sonrasında da Kuvayı Milliye hareketine katıldı.

MEVLEVİLER VE SOYKIRIM

Konya aynı zamanda Mevlevilerin de merkezi. 1915'te Konya'da oldukça güçlüydüler. Ermenilerin tehcir kararına şehirde en fazla muhalefet Mevlevilerden geldi. Hem inançlarına, hem de insanlıklarına ters gelmişti yapılanlar. Bu yüzden Vali Celal Bey'in en önemli yardımcıları Mevlevi şeyhleri oldu. Celal Bey'in görevden alınmasının ardından önde gelen tarikat mensupları da Konya'dan sürüldü. Birçok Ermeni sözlü anlatımlarında Konya'daki Mevlevileri katı dindar olarak tanımlar ancak soykırım sürecinde kendilerine yardımlarını da mutlaka anımsatır.

Şu an Konya'daki varlıkları ve güçleri ne kadar bilemiyorum ama ben de bu yazı dizisi için çatkapı girdiğim birkaç kurumda Ermenilerle ilgili konuyu açtığımda halktan daha rahat bir şekilde kendilerini ifade ettiklerine tanıklık ediyorum.

Vali Celal Bey'in ve dönemin Mevlevilerinin Ermenilere yardım etmesinin Konyalılar tarafından bilinmesi bu kondaki yüzleşmenin daha kolay olmasına yol açıyor olsa gerek. Ancak yine de isimlerini ve resimlerini yayınlamama izin vermiyorlar. Ne kadar açık fikirli olsalar da “mahalle baskısı” samimiyete galip geliyor.

6 KİŞİLİK MEZAR VE ÖZARARATLAR

Gittiğim her yerde bir süre sonra şehirde veya köyde Ermeni kalıp kalmadığını soruyorum. Bazen ters tepiyor ve bu konu açıldıktan sonra insanlar konuşmak istemiyorlar, bazen de muhabbet daha da açılıp saçılıyor. Konya muhabbetin derinleştiği yerlerden biri değil. Son kalan Ermenilerle ilgili de muallak hikayeler anlatılıyor. Özararat Konya'da en ünlü Ermeni aile. Bunda Samson Özararat'ın Türkiye-Ermenistan ilişkileri için sarf ettiği çabaların payı büyük. Samson bey, Ermenistan bağımsızlığını kazandıktan sonra, Alparslan Türkeş'i Ermenistan'a göten ve ülkenin ilk devlet başkanı Levon Ter-Petrosyan ile görüştüren kişi. Sonrasında ikili ilişkilerle ilgili adı sık sık gündeme geldi. Krikor Özararat, 2006 yılında vefat etmiş. Ankaralı eşi Aznif hanım o tarihten sonra kızkardeşinin yanına taşınmış ve bölyelikle Konya'nın son Ermenisi de şehirden ayrılmış.

Krikor Özararat ve diğer Konyalı aileler şimdi şehir meydanındaki küçük Ermeni mezarlığında yatıyor. Toplasanız 10 mezar ya var ya yok. Eskiden 5 bin nüfuslu bir kent olduğunu düşünürsek buradaki mezarlığın çok daha büyük olduğunu ve bu arsalarında da yine “milli” kurumlara vakf edildiğini tahmin etmek çok da zor değil.

AKŞEHİR ERMENİ KİLİSESİ

Konya'daki ayaktaki yapılar Akşehir Ilçesi’ne bağlı Çimenli Mahallesi'nde. Değirmen Sokak’ta (Kevser Caddesi) yer alan Aziz Meryem Ana Ermeni Kilisesi, 1870 yılı yapımı olan ve aynı bahçeyi paylaşan papaz evi (günümüzde Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu), Gavur Hamamı cemaatinden mahrum olarak varlıklarını sürdürüyorlar.

Efsane mi? Gerçek mi? Ekmekçi HaykKonya'da hatırlanan bir diğer hikaye ise Ekmekçi Hayk'ın hikayesi. Birçok yerel gazete ve dergide de yayınlanan bu hikaye hep yerelde kalmış o yüzden ben de sizinle paylaşmak istiyorum.

Ekmekçi Hayk iyi bir fırıncı, hiçbir zaman veresiye defterine Müslüman ahaliden veresiye yazmadığı ve “Müslüman haram yemez, onlara güveniyorum” dediği anlatılıyor.

Hayk Konya halkının muhalefetine rağmen tehcire gönderilir. Kendisine büyük bir uğurlama töreni yapıldığı ve sonrasında Beyrut'a gittiği ancak yapamayıp geri geldiği anlatılıyor. Ancak bu ara kayıp. Nasıl kurtuldu? Nerelerden geçti? Akrabalarına ne oldu? Tek başına mı tehcir edildi? Bu konuda konuşan, yazan veya anlatan yok.

Tarih yazımının en büyük sorunsalı bu olsa gerek. Herkes istediğini hatırlıyor. Konyalı da öyle...

Memleket Gazetesi'nde yazan Hilal Seyhan şu cümlelerle anlatıyor Haykla tanışmasını:

”Çocukluk yıllarımda at arabasının arkasında kar kış demeden Konya'nın dar sokaklarında ekmek dağıtırken tanımıştım. Sokak aralarında arkasından koşan çocuklara asla kızmaz hafifçe gülümserdi. Şemsi Tebrizi Türbesi'nin karşısında kafalı apartmanının bodrum katında bir dairede eşiyle birlikte yaşayan Ekmekçi Hayk son günlerinde yakalanmış olduğu prostat
kanseriyle mücadele etmekteydi. Ev sahibi aile dostumuz ve uzaktan akrabamız olan rahmetli avukat Ahmet Tevfik kafalı ve eşi Hikmet hanım ekmekçi Hayk’ın son dönemlerinde evlerinin kapılarını açmış kira almaksızın evlerinde barındırmışlardır...”

ÖLMEDEN ÖNCE MÜSLÜMAN OLAN ERMENİLER

Yine Seyhan'ın anlatılarından öğreniyoruz ki Ekmekçi Hayk ölmeden önce Müslüman olmuş.

“Hayata gözlerini yummadan bir isteği vardı Müslüman olmak. Ancak bir problem vardı ve katıksız bir Hıristiyan olan eşi Yeranuhi’nin haberi olsun istemiyor ondan çekiniyordu..Ev sahibi aile dostumuz ve uzaktan akrabamız olan rahmetli Ahmet Tevfik kafalı ve eşi Hikmet hanım teyze Ekmekçi Hayık’ın son isteğini yerine getirmekte kararlıydılar.İşte beni ilaçlara bakma bahanesiyle eve davet ettiler,kapıyı çaldığımızda Yeranuhi kaygılı gözlerle bizleri süzdü Hikmet hanım teyze beni tanıştırarak Eczacı olduğumu Hayk’ın tedavide kullandığı bütün ilaçlarını yan odadan getirmesini isteyerek Hayk’ın eşi Yeranuhi hanımı odadan uzaklaştırdı. Hayk’ın yanına yaklaşarak kendisine Müslüman olmasına yardımcı ve şahitlik yapacağımızı söyledi. Ancak acele etmeliydik, her an Yeranuhi hanım odaya girebilirdi ve Hayk’ın hastalığı oldukça ilerlemiş olmasından dolayı bir daha bu fırsatı bulamıyabilirdik.Kelime-i şahadet getirirken Hayk’ın yüzündeki ifadeyi ve gözlerindeki ışığı unutamıyorum. Yerahuni ise telaşla odaya girdiğinde Ekmekçi Hayk çoktan Müslüman olmuştu. Çok güzel İngilizce bilen ve İngiltere’ye iki sefer giden Ekmekçi Hayk’ın koyu bir Hıristiyan olan eşi Yeranuhi Buğdaycı, Hayk’ın Müslüman olarak öldüğünü hiçbir zaman bilemeden son günlerini Konya Huzurevi’nde geçirmiş ve burada 1987'de hayata gözlerini yumdu.”

1980 çok kritik bir tarih. Özellikle de darbenin ardından gelen baskılarla Anadolu'daki birçok Ermeni ailenin son bir Müslümanlaşma dalgasına tabi tutulduğunu hala sözlü olarak tanıklıklardan dinleyebildiğimiz yıllar. Dolayısı ile Seyhan'ın bu anlatılarının ne kadar doğru ne kadarının ise kurmaca olduğunu tam kestiremiyoruz.

Aslına bakarsanız Ekmekçi Hayk bu hikayesiyle bir şehir efsanesi. Konya'da yerel tarih çalışanların birçoğunun dilinde bu hikaye var. Bize aktarıldığında ise “Ermeni'nin Müslüman'ı makbuldür” sözü kulağımda çınlıyor.

“Bir Ermeni kendi isteği ile Müslüman olamaz mı?”

Olur neden olmasın?

Ama neden olur sorusu halen akıllarda soru işaretidir?

Hele ki birçok Ermeni Müslüman olduktan sonra da ayrımcılığa uğramışsa...

Adana yoluna gitmeden Konya'dan bir de küçük not... Olmaz mıydı başbakanın hoşgörü memleketinde Ermeni konaklarının üzerine mimarları yazılsaydı, kilisenin olduğu yerde eskiden ne olduğu, okulların kapısında eski isimleri yazaydı. Hoşgörü kentine ufak bir hoşgörüsüzlük sitemi olsun bu da...

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.